Adamına Göre Muamele

Benim kasabam olan Minneapolis, tahıl merkezi ve General Mills, Pillsbury ve International Multi Foods gibi büyük şirketlerin anayurdudur.

Büyük değirmencilik şirketlerinden birinin yöneticisi ile yemek yiyordum. Onun ataları, şehirde bu işi kuranlardandı. Endüstriyle ilgili uzun tarihî bağlarından, toplumdaki derin köklerinden dolayı gurur duyuyordu. Masada bir paketleme şirketinde, üst düzey satış görevlisi olarak çalışan biri daha vardı. Bu kişi sağlıklı düşünebilen bir insandı.

Tam anlamıyla bir iş yemeği sayılmazdı. Fakat ikimiz de sahip olduğumuz mesleki roller nedeniyle, yöneticiyi bir müşteri gibi görüyorduk. Hayatı boyunca yenilikler üreten satış görevlisinin, ekmeğine yağ sürerek iştahlı bir şekilde yemesi beni şaşırttı.

Baş başa kaldığımızda, “Yaptığın hiç de normal değil, öyle değil mi, Eddie?” diye sordum. “Şeker yüklü ekmeğin ve donmuş hayvan yağının, insan vücuduna ne kadar zararlı olduğunu sen söylemiyor muydun?”

“Harvey, tahıl işiyle uğraşan biriyle yemek yiyorsan, ekmeğini bitirirsin.” dedi.

Eğer ekmeğinizi yağlamak istiyorsanız, görevinizi bitirdiğinizden emin olun. Zirvede kalmak isteyen satıcılar için, yemek tatili diye bir şey yoktur.

Kaynak: Harvey Mackay, İş Hayatında Oltadaki Köpekbalıkları, Türkçesi: Şükrü Koyupınar, Epsilon Yayıncılık