Azmin Zaferi

Çamlıca Kampüsü’nün temeli 1987’de atıldı. Yine üniversiteden doçent arkadaşım Aşkın Bey bana bir proje çizdi. Sonraki yıllarda kendisini yitirdik. Allah rahmet etsin.

Onun anısına projeyi hiç değiştirmeden aynen uyguladım. Temel atıldı ama uygulama biraz uzun sürdü, çünkü o süreçte eldeki parayı harcadım ve maddi olarak bir tükeniş yaşadım. Para bitti ama yapacak daha çok iş vardı.

Kendime ait yüz elli milyonum vardı. Öyle çabuk tükendi ki. Okulu vaktinde yetiştirmek düşüncesinden geceleri uyuyamıyordum. Çünkü bu okul yeni eğitim dönemine yetişmeliydi.

Kapılar çalmaya başladım… Bir arkadaşımdan yüz bin mark borç aldım. İnşaat sektöründe olan dost ve ahbabım çoktu. Herkesten bir şekilde yardım görüyordum. Ancak nakte ihtiyacım vardı. Kredi alabilmek için gittiğim bazı kapılardan rüşvet istedikleri için döndüm. Aslında kredi çıkması lazımken Merkez Bankası bana ödeme yapmıyordu.

Eşimi de alarak Ankara’ya Merkez Bankası Başkanlığına gittim. Şükrü Saraçoğlu ile görüşeceğiz… Binanın girişinde bekliyoruz.

Akşam dokuz oldu, on oldu yok…

Güvenlikten bir yardımcısı geldi yanımıza ve artık gitmemiz gerektiğini söyledi.

Ben de istifimi bozmadım:

“Şimdi buradan çıkmasam, çekip beni mi vuracaksın?”

“Hayır, öyle şey olur mu?”

“O zaman sen sessiz ol da ben de bekleyeyim.” dedim.

Adam sustu ve gitti. Bekledim. Kararlıydım, buradan sonuç almadan dönmeyecektim.

Saraçoğlu’nun yardımcısı Ercan Kumcu’ymuş. Ercan Bey bir zaman sonra beni yanına çağırdı. Kim olduğumu, ne yaptığımı, niye geldiğimi anlattım ve artık zor bir dönemeçte olduğumu açıkladım. Beni dinledi ve yardım edeceğini söyledi. Gösterdiğim çabanın ve yaptığım işin takdire şayan olduğunu da belirtti. Öyle mutlu oldum ki…

O gece Ercan Kumcu’nun sayesinde, aylar önce bir milyon iki yüz bin lira olarak başvuru yaptığım kredim, 650 milyon lira olarak çıktı. Kredi, Emlak Bankası’ndan tahsil edilecekti. Bina Levent’teydi. Emlak Bankası’nın genel müdürü o yıllarda Engin Civan’dı. Ercan Bey, Engin Civan’a telefon ederek işlemimin yapılmasını istedi.

Heyecanla İstanbul’a döndük… Kâğıt üzerinde her şey tamam ama pratikte öyle hemen kolay olmuyor… Engin Civan’a ulaşmakta zorluk çekiyorum. Araştırınca görüyorum ki sık sık Ankara’ya gidiyor. Genelde de trenle…

Bir dost tavsiyesi üzerine, Engin Civan’ı Ankara’ya götüren trenden bilet alarak birlikte yolculuk yaptım. O Merkez Bankası’na gidiyor, ben peşinden gidiyorum. Benim gibi başka kişiler de var peşinden koşan… Bu görüşmelerin ancak böyle yapılabildiğini o zaman anladım.

Bir an fırsat oldu ve Engin Civan’a kendimi tanıtarak durumumu anlattım. Tamam dedi ve bilgilerimi aldı. İstanbul’a geldiğinde beni aradı ve Emlak Bankası Genel Müdürlüğüne çağırdı.

Gittiğimde ilk sorusu;

“Ercan’ın nesi oluyorsun?”

Ercan Bey, işin çabucak olabilmesi için beni akrabası olarak tanıtmıştı. Ben de hiç tereddüt etmeden; “Akrabasıyım” dedim. Ve o sormadan hemen uyduruk bir akrabalık bağını kurgulayarak anlattım. Başka soru sormadı ve böylece 650 milyonluk kredim ödenebildi.

Gidip gidip yarım kalan inşaata çaresizce bakıyordum. Artık sona gelinmişti. Umutlarım da tükeniyordu. Sağlığım da bozulmuş. Borçlarım birikmişti. Artık tükenmek üzereydim. Krediyi alamasaydım neler olurdu bilemiyorum.

Kaynak: Rüstem Eyüboğlu: Eğitime Adanmış Bir Hayat, Akıllısın Neden Okumuyorsun?, Hazırlayan: Mehmet Gündem, Alfa Basım Yayım Dağıtım, 11. Baskı, Ekim 2016.