Başkana “Başkanım” Demenin Erdemleri

Bizim milletimiz “başkanım” demeyi çok sever. Ancak ben bu “başkanım” lafından da hiç hoşlanmıyorum.
Bir gün Başaran Ulusoy’u ziyarete gittim, kendisi TÜRSAB başkanı, kendisine Başaran Abi diye hitap ediyorum.
TÜRSAB’a adım atar atmaz, her şeyin başkanla başlayıp bittiğini fark ettim. Zannedersin söz konusu olan Birleşik Devletler Başkanı! Ben, “Başaran Bey” diye hitap etmeye devam ettim.
Aradan zaman geçti, ben de Beyoğlu Güzelleştirme Derneği’nde “başkan” oldum.
İstiklal Caddesi’nde gezerken, bir de baktım ben de “başkanım” olmuşum, her gören “başkanım” diyor, başka bir şey demiyor.
Milletvekilleri gelecek, telefon ediyorlar, “Başkan, derneğinizi ziyaret edeceğiz” diyorlar. Bir de baktım ben de bu hitaba alışmışım.
Bir gün bir reklam ajansı sahibi geldi, Beyoğlu’nda bir reklam çalışması yapmak istiyor. 
Konuşurken bana “Baybars Bey” diye hitap ediyor; fark ettim ki bu hitaptan rahatsız oluyorum. İşte, insan psikolojisine çok güzel bir örnek daha! O yüzden girişimcilerimize şunu öneriyorum; bir insana herkes nasıl hitap ediyorsa siz de öyle hitap edin. Başka türlü hitapta bulunursanız, sırf bu yüzden sizi kara listeye alabilirler.
Başkansa başkan, müdürse müdür, hocaysa hoca; insanlar bu unvanlara bir noktadan sonra alışıyorlar.
Unutmamalı ki bizim ülkemizde apartman yöneticisi bile “başkanım”dır!
Bu arada ben ise Başaran Bey’in kıymetini böylece anlamış oldum. Reklamcı bana ismimle hitap etti diye bozulmuştum ama Başaran Bey bana hiç bozulmamıştı.

Kaynak: Baybars Altuntaş, Otobüsten İndim BMW’ye Bindim, Destek Yayınevi