Başkası Olma, Kendin Ol!

Bir şirkete, koordinatör alınacak. Adaylarla mülakat yapıyoruz. Bir adaya takıldık. Kâğıt üzerindeki nitelikleri iyi. Yani tahsili, tecrübesi, bildiği yabancı diller, bu şirketin piyasasına uygunluğu vs. hepsi iyi. Giyim kuşam süper. Yalnız adamda bir tutukluk var. Biraz kasıntı mı desem, biraz ağırdan mı satıyor desem, bir şeyler var. Hatta mülakattan sonra şirketin sahipleri ile görüşüyoruz. Aday için biri aynen şu tabiri kullanıyor: “Sanki eteklerindekini dökemedi gibi.” (Adamda bir cevher var ama belli edemiyor gibi bir laf).

Bu tereddüt bizi başka bir seçim yapmaya yöneltti ve kendisini işe almadık. Aynı kişi ile bir başka şirket için bir başka mülakatta karşılaştım. Bu kez sıcak, yakın, güleç, rahat, kendinden emin ama ukala değil. Açıkça soruyorum:

“Size ne oldu böyle birden?”

“Ne kastettiğinizi anlıyorum.”

“Nereden anlıyorsunuz?”

“Geçen seferki görüşmemizi kastediyorsunuz, değil mi?”

“Evet. Bir tuhaflık vardı sizde.”

“Biliyorum. O görüşmeye gelmeden kısa bir süre önce Amerika’ya gitmiştim. Orada bir arkadaşım, “İş Görüşmelerinde Başarının Anahtarları diye bir kitap tavsiye etti bana. Görüşmeye gelmeden önce onu yeni okumuştum ve onun etkisinde çok kalmıştım.”

Yani adamcağız geçen sefer yüzüne iğreti bir maske takmış, kitapta yazan kişilikleri oynamış bize. Hissediyorsunuz. Bu kez kendisini işe almıştık.

Elbette ki, iş yaşamı bir sahnedir ve sen de oyuncu. Ancak özenti giysiler, sahte tavırlar takınarak kitap sayfalarında ve fikren cazip duran tekniklerle başarıya ulaşmak sanıldığı gibi işlemez. Benim tavsiyem şu:

“Birisini oynayacaksan kendini oyna.”

Bak o zaman çok daha tabii, çok daha verimli, çok daha doğal olacak ve insanlara itici gelmeyeceksin. İnan ki, en kıymetli silahın kendi öz kişiliğin, kişisel karakterindir. Onu sergile. Ancak bunun için ciddi bir özgüven gereklidir.

Kaynak: Ulaş Bıçakcı, Başarının Olmayan Rotası, Rota Yayınları