Bazen Olmaz: Başarısızlık Hikayeleri

Başarısızlık korkumuzun en büyük kaynağı “el âlem ne der”, “ele güne karşı rezil olmak” gibi sözlerle ifade ettiğimiz, çevrenin toplu ayıplama ayinidir. Herkesin “çok” olmakla, güçlü olmakla, muktedir olmakla, hep kazanmakla övündüğü bir dünya oldu burası… Tuhaf bir biçimde herkesin gün geçtikçe yalnızlaştığı, mutsuzlaştığı bir dünya…

İşte böyle bir dünyada yazar, yaptığı söyleşilerle bize “başarısızlıktan” söz ediyor. İçimizdeki yetersizlik duygusundan, hata yapma korkusundan, çok isteyip te becerememekten, yanlış kararlarımızın ödettiği bedellerden ve kendimizle yüzleşmenin nasıl zor olduğundan… Başarısızlık aslında büyük bir özgürlük, vazgeçmek büyük bir cesaret…

Cem Yılmaz:

“Hayat ahkâm kesmek için çok kısa…”

“Başarı meselesi yolun tamamlandığı hissini veriyor. Başarı grafiği dediğimiz şey hep yukarıya giden bir çizgi halinde gösterilmiştir. Çok zehirli bir durum.”

“Benim hayatım “hayır” deme kabiliyeti üzerine kurulu.”

“Etrafınıza şu hissi vermeniz lazım, “Merak etme, ben aç kalmam.” Aç kalacak birisi gibi davranırsan öyle muamele görürsün. Sahip olmaya çalışırlar.”

Muhtar Kent :

“Zaten gençlere hep söylerim, katiyyen “Şu olacağım, bu olacağım” diye yola çıkmayın. Sadece verilen işi çok iyi yapın.”

“Bir şeye ihtiyacın olduğu vakit kimi arayacağını bil.”

“Eğer iyi ilişki kurmazsa, insanlarla birlikte olmayı sevmezse, bir parça dışarıdan korkuyorsa, içe dönükse, özgüvensizse, kolay işi iyi yapar ama sonunda başarısız olur.”

“Karar verememek muhakkak başarısızlığa itiyor. Ben hayatım boyunca hep karar vermişimdir.”

Ali Sabancı:

“Huzuru ve itibarı yitirdiğin zaman bence başarısız oluyorsun.”

“Bizim evde bir başka başarısızlık konusu da “denememek, umursamamak.” Bunlar asla kabul görmezdi.”

“Ülkemizde bugün en büyük sıkıntımız ne? Mütevazılık meziyet bizim ülkemizde. “Ne kadar mütevazı…” Ne demek o ya?”

“İşleri hiçbir zaman kendinle limitleme, muhakkak senden daha iyi insanlarla çalış…”

“Amerikalılar spor yaparken der ki “Nice try”, yani iyi bir denemeydi. Peki biz ne deriz? “Hadi ya, herif yine atamadı!”

“Dünyanın derdi bitmez. Her şeyi sen çözemezsin. Muhakkak dengeli bir hayat yaşamalısın.”

“Gençlerin yapmaması gereken ikinci şey, işleri kendileri referanslı kurmasınlar. Burada iki saattir konuşuyoruz, telefon bir defa çaldı mı?” “Niye? Çünkü demek ki işlerin bana ihtiyacı yok. Herkesin bir yetkisi var. Onun üstüne geliyorsa bana geliyor. Benim üstüme de çıkanlar olduğu zaman yönetim kuruluna götürüyorum.

Zeynep Bodur Okyay:

“… insanın burnunun sürtmesi, yanılgılar, yaşanmamışlıklar, içinde kalmalar, eksik hissetmeler bunların hepsi iyi şeyler.”

“Çünkü gücünüzün sınırını ve neyi nasıl yapabildiğinizi anlıyorsunuz. Sürekli baştan başlamayı, vazgeçmemeyi öğreniyorsunuz.”

“Ben itibar kaybını göze almam. Para kaybedebilirsin, tekrar çalışıp aynısını kazanmak için uğraşırsın. Ama itibarın ve insanların güveninin kaybedilmesinin çok ciddi maliyeti var. İtibar ve güven bir günde kaybedilir ama kırk yılda geri kazanılmaz. Hırsınız aklınızın önüne geçmemeli.”

Cem Boyner :

“Yetersizlik doğuştan ölüme kadar hep var zaten. Kolay kolay bir insanın kendi için, “Tamamdır, ben oldum” demesini mümkün görmüyorum.”

“Size vuruldukça on misli güçleniyorsunuz aslında.”

“Bir kere şöyle düşünüyorduk, meşhur bir söz var: “İmkânsız olduğunu bilmiyorlardı, başardılar.”

Arda Turan:

“Sana saygı duymaları için her saniye mücadele etmen gerek Türkiye’de. Oysa her insan doğduğundan itibaren saygıyı hak eder.”

“Şampiyonlar Ligi’nde başarılı olunca, UEFA Kupası kazanılınca “karakterli bir adam”, Türk Milli Takımı’yla Avrupa Şampiyonası’nda başarısız olunca “karaktersiz bir adam” olmak istemiyorum.”

“Başarısızlık bazen çok güzel olabilir, neden biliyor musun? Bir şey yaptığını gösterir. Bir şeyler yapabilen, deneyen insanlar başarısız olur.

“Eğer bir insana bir şey için tamah ediyorsam çok üzülürüm. “Rızkımı veren Hüda’dır, kula minnet eylemem.” Hayatım boyunca böyle bir adam oldum, hiç kimseden bir şey istemedim.”

Hüsnü Özyeğin:

“Başarısızlıktan öğrenilecek şeyler, başarıdan öğrenileceklerden fazla…”

“Bir işi bilmeyebilirsiniz ama o işi bilen bir ortak alabilirsiniz, güvendiğiniz, iyi tanıdığınız birini. Ancak öyle işler var ki konjonktür iyi olduğu zaman işi bilmeyen adamlar da para kazanıyor.”

“Çünkü yöneticilerin tabii bir özelliği vardır, ben de yöneticiyken öyleydim, onlar patrona hep iyi haberleri vermek isterler. “Onun için ben iyi olmayan haberleri, hep daha alt kademelerden öğrenirim. Çok kişiyi ararım, ne var ne yok diye. Kim ne yapıyor bilirim böylece…”

“Kendi fikrinize âşık olmayacaksanız hayatta, hatta tecrübe kazandıkça işin içinde artık kendi fikriniz bile olmayacak.”

“Hayır demeyi sevmeyen bir insanım. Onun için “hayır’ı mümkün olduğu kadar asistanıma veya yöneticilerime söyletmek üzere bir stratejim vardır!”

“Her işi olduğu gibi, başarıyı da başarısızlığı da paylaşmak çok önemli. 25 yıl önce büyük bir grubun yöneticisi hapse atılmıştı, ben kendisi hapisteyken şirketine ilave kredi açtım.”

Hanzade Doğan Boyner

“Hayatının bir noktasında kötü gibi görünen olaylar ileriki bir dönemde daha iyi olabiliyormuş.”

“Kabul etmek kolay değildi. Yani ‘olmayacak, Ekolay markası olmadı’ demek hiç kolay değildi, çok zordu… Ve ben ne öğrendim biliyor musunuz? En iyi ekibinizi, kötü, yanlış giden işe koymayacaksınız. En iyi ekibinizi en iyi işe sokacaksınız.”

“Herkesin kendin gibi olmasını da beklememen gerek. Bunu öğrendim. Herkes benim kadar işi sevsin, benim kadar tutkulu olsun, benim kadar çalışsın, yok öyle bir şey. Kimse bunu yapmak zorunda da değil.”

“Her şeyin bir anda yapılamayacağını kabul ettim. Her şeyin bir zamanı var ve neyin öncelikli olduğunu görmek hakikaten önemli.”

 Abdülkadir Konukoğlu

“Benim idareciliğimde küsme yok. Şimdi ben sizinle küstüm, öbürüyle küstüm, berikiyle küstüm, peki kiminle çalışacağım? İdarecilikte, yöneticilikte küsme olmaz, ticarette de olmaz.”

“Babamızın “İşin hilesi dürüstlüktür” dediği o, hile yapmayacaksın hiçbir zaman. İkinci öğüdü, “Oğlum haram yemeyeceksiniz.” “Üçüncüsü, “İşçinin hakkını teri soğumadan vereceksiniz.”

“Babamın bir lafı var; “Oğlum bin sefer konuş, bir sefer muhakkak iş yaparsın. Her geleni benim işim var diye hemen baştan savma.”

“Yeri geldiğinde ayrılmasını bileceksin, bir de mümkün olduğu kadar bildiğin işe gireceksin. Bilmediğin işe girdiğin zaman muhakkak zarar ediyorsun. Ya da aileden biri işin başında olacak, yoksa uzaktan kumanda ile bazı işler yürümüyor.”

“Eğer siz yeri geldiğinde koltuğu bırakmasını bilmezseniz, sizi bir gün koltuktan indirirler. Çok da sevimsiz bir şekilde indirirler. Onun için bileceksiniz yerinizi.”

“Aile şirketlerini tamamen profesyonelliğe bırakırsanız batarsınız. Profesyonel olmalı ama bir de canı yanan ya bir ortağınız ya da aileden biri olmalı.”

“En yakınlarınız vuruyor sizi. Oğlum dediğiniz insan, mesela elemanı almışsın, adamı evirmişsin, yardım etmişsin, inan en yakınından darbe yiyorsun. Güvendiğin insanı kontrol etmiyorsun, her türlü yetkiyi veriyorsun. Yine güveneceksin ama kontrol edeceksin.”

Mustafa Denizli:

“Hayatta insanın zor kabullenebildiği, hazmedebildiği, taşıyabildiği iki tane çok önemli bir unsur var; Biri şöhret, biri para. Bu meslek sana ikisini de sağlıyor.”

“Ben mesela, 15 defa kahraman olduysam en az 10 kere de hain olmuşumdur!”

 “Yaşamak cesurların hakkı… Taşı taşıyabildiğin kadar, cesaretin sınırı yoktur, yeter ki aptal cesareti olmasın.”

“Biz de “Biz yapamayız” psikozu var. Niye yapamayacağız?”

Yazar: Özlem Gürses
Yayınevi:Kronik Kitap