Belirsizlik

İbrahim Betil, uçaktan indiği an aslında hayatında yeni bir yola girmiş, bankası ile birlikte bankacılık kariyerini de geride bırakmıştı. Bir yandan yeni neler yapabileceğinin heyecanı, bir yandan da zor bir sürecin üstünde bıraktığı ağırlığı taşıyarak evine doğru yola koyuldu. Zili çalar, kapı açıldığında karşısında liseden arkadaşı, onu bankacılığın içine çeken isim Hüsnü Özyeğin ve eşi Ayşen Hanım vardır. Özyeğin bu zor gününde onun yanındadır. Vefa zor zamanlarda insanların yanında olmayı gerektirir. Hüsnü Özyeğin koluna girer ve ilk cümlesini “Bankayı devrederek çok iyi yaptın. Keşke ben de Finansbank için aynı şeyi yapabilsem” diye kurar. Zira Hüsnü Özyeğin de 48 saat sonra Çiller yönetiminin bankalara devlet garantisi getireceğini ve bir anda Türkiye’nin zengin milyarderleri arasında yer alacağını o dakikalarda kestiremez. Aslında kimse kestiremez. 
Bankasını devrettikten yıllar sonra o dönemin Hazine Müsteşarlığı’nda bankacılıktan sorumlu yetkili ile karşılaşan İbrahim Bey’in “Sizinle hemen her gün telefonda konuşuyorduk. Sorunları sıkıntıları sizinle paylaşıyordum, siz de gayet dürüst ve içtenlikle benim düşüncelerimi soruyordunuz. Hatta bir seferinde Başbakan Çiller’in yanındayken de beni aramıştınız. Böylesine yoğun bir iletişim içinde olmamıza rağmen, kısa süre içinde bütün bankalara devlet güvencesi verileceğini benimle neden paylaşmadınız?” sorusuna aldığı cevap da bunu göstermektedir: 
“İbrahim Bey size bütün samimiyetimle söylüyorum ki, bırakın 48 saat sonra ne yapılacağını, bir saat sonra ne olacağını, ne tür karar almak gerektiğini dahi bilmediğimiz o kadar karanlık bir ortamdaydık.”

Kaynak: Rahime Sezgin, Ben Ne Yangınlar Gördüm, Optimist Kitap