Bulunmayan Rakamı Üretmek

Bir şeyin doğruluğunu belgelemek için çok kullanılan şey şüphesiz ki, “rakam”dır. Ne dermiş büyüklerimiz: “Kardeşim ben bu işin doğruluğuna iki kere ikinin dört ettiği kadar eminim…” İşte bu söz söylendi mi, tüm şüphe bulutları dağılır. Daha doğrusu dağılır idi… Çünkü köprülerin altından çok sular geçti. Bugün “rakamlara yalan söyletme uzmanları” ortaya çıktı.

Devlet Planlama Teşkilatı ülkemin “en doğru rakamlarını” yayınlayan kuruluş idi. Bu kuruluşta çalışırken görevim, mevcut olmayan rakamları mutlaka temin etmek idi. Rakam bakkalda satılmıyor ki, gidesiniz de bakkaldan satın alasınız. Bunun yolu, bulunmayan rakamı üretmektir…

Bulunmayan, bulunması imkânsız rakamlar tahmin edilir. Örneğin hububat üretimiyle, sebze üretimiyle ilgili rakamlar tahmine dayanır. Örneğin milli gelir hesapları tahmine dayanır.

Rakam tahmin ederken önemli olan “izan”dır. Tahminin makul ölçüler içinde kalmasıdır. Ölçüyü kaçırdığınızda “attığınız” anlaşılır. Makul ölçüler içinde kalırsanız, rakamlarınız dünya literatürüne geçer.

İkinci Beş Yıllık Plan hazırlanıyor. Benim sorumluluklarımdan biri para, banka ve kredi bölümünü yazmak. O yıllarda Türkiye’de banka sistemi dışında çok geniş bir para-kredi ağı vardı. Anadolu deyimiyle tefeciler bankalar kadar, belki bankalardan da çok iş yapıyordu. Kibar adı “alivre satışlar” yoluyla tarım kesiminde üreticinin malı “tüccar tarafından yüksek faiz ve yüksek risk primiyle” önceden toplanıyordu.

Ben bankacılık kesimi dışındaki bu para-kredi hareketine “teşkilatlanmamış kredi piyasası” adını verdim. Bu piyasada dönen paranın miktarı hakkında da tahminlerde bulundum. Bu tahminleri rakama döktüm.

Bu tahminler önce yabancıların dikkatini çekti. “Unorganized Credit Market in Turkey” diye bu rakamlara dayalı olarak yabancılar yazılar yazdı, yorumlar yaptı. Derken bir milletvekilimiz bu konuyu Meclis gündemine getirdi. “Türkiye’de teşkilatlanmamış kredi piyasası konusunda TBMM araştırması” yapılmasını sağladı. TBMM’de araştırma komisyonu kurulur kurulmaz, DPT Müsteşarlığı’na bir yazı gönderdiler. Beni komisyona davet ettiler.

Komisyonun karşısına çıktım. Aaa… O da nesi? Ciddi ciddi beni sorguluyorlar. Benden, Türkiye’deki teşkilatlanmamış kredi piyasasını kimlerin oluşturduğunu, kimlerin tefecilik yaptığını, tefecilerin her birinin isimlerini ve adreslerini söylememi istiyorlar. Tefecilerin işlem hacmi, alivre piyasası hakkında belge bekliyorlar.

Ben bu işin tahmine dayalı bir çalışma olduğunu anlatmaya çalıştıkça komisyon başkanı beni tehdit ediyor: “Tefecilerin isimlerini gizliyorsun… Elindeki belgeleri getir bize… Bak sonra çok kötü olur…”

Kötü olmadı da… Uzun süre üzüldüm. Bir daha rakam üretmemek için yemin ettim. Teşkilatlanmamış kredi piyasası konusunda da bir daha bir kelime yazmadım. Daha sonraki kalkınma planları ve yıllık programlarda da bu konu yer almadı.

Kaynak: Güngör Uras, Bak, Ben Sana Anlatayım, Doğan Kitap