Dış Görünüşe Aldanmayın

Gide gele Mahmutpaşa’nın kendine has bir dünyası, kişileri olduğunu gözlemlemeye başlamıştım. Örneğin, çalıştığım dükkânın karşısında ufacık bir dükkân vardı. Tek tezgâh, tek adam. Dükkân sahibi, çok yakışıklı, gösterişli, afrası tafrası yerinde bir adamdı. Yanında kimse çalıştırmıyordu. Sattığı da yalnızca çarşaflık satendi. Satenin pamuklusu, floşlusu vardı. Floşlu olduğunu müşterinin anlamaması için, topu tak-tak çevirip diker, ama kumaşın ucunu kendine doğru tutar ki, müşteri tükürüğüyle ıslatıp, parmakları arasında çekip kumaşın akıp akmayacağını göremesin. Zira ıslak floş, çekiştirince akar ve böylece ipek olmadığı anlaşılır.
Necati Bey denen bu adam, bununla da yetinmeyip müşterilerini (tabii tümü çarşaflı hanımlardı) tezgâhın önüne oturtur, makineli tüfek gibi konuşmaya, yeminler etmeye başlar ve ambale olan müşteri, çarşaflığını almadan o dükkânı terk edemezdi. Ama kimi zaman Necati Bey’den baskın olanlar da çıkardı. Bunlar öldüresiye pazarlık eden kadınlardı. Bu sanatı öylesine ileriye götürenleri vardı ki, kumaşı bedava vermeye razı olsan üzerine mutlaka bir de hediye isteyeceklerdi.
Necati Bey, yalnız yakışıklı değil, aynı zamanda çok da şıktı. Hafifçe şişmandı. Ama böylesi bir şişmanlık, kadın olsun, erkek olsun o sıralar pek makbuldü. O günlerin modası balıketiydi. Necati Bey, gümüş halkalı ağızlığı ile sürekli sigara içerdi. Parmaklarında yüzükler vardı, yakasındaki poşeti ise ipektendi. Gündüzleri o daracık dükkânının tezgâhı üzerine seccade serip namaz kılardı. Ve her şeyde olduğu gibi, namazı da büyük bir gösterişle kılardı. Namaz kılarken dükkâna müşteri girse başını çevirip bakmaz, hiç ilgilenmezdi. Dükkânına gelenler de dindar yaşlı kadınlar olduğu için, bu ibadet eden adama hayranlık duyar, alışveriş için namazının bitmesini beklerlerdi. Tabii, namaz sonrası yemin billahların etkisi başka olurdu. Zavallı müşteri müthiş bir kazık yiyip çıkardı dükkândan. Ben bunları uzaktan izler, kimi zaman güler, kimi zaman bu yalancı, düzenbaz Necati Bey’e çok kızar, aldatılan müşterilere de acırdım. 
Ama günün birinde, Necati Bey’in gerçek isminin Kirkor olduğunu öğrendiğimde küçük dilimi yutuyordum. Hâsılı garip insanlarla dolu, garip bir dünya idi Mahmutpaşa. Ama geleceğimin buralarda olduğunu da sezmeye başlamıştım.

Kaynak: Vitali Hakko, Hayatım Vakko, Orkide Matbaası