Dışa Açılıyoruz

1975 senesinde Türk Deniz Kuvvetleri’nin Pendik Tersanesi’nin ihalesi vardı. İhaleye girebilmek için yabancı ortak şartı aranıyordu. O yıllarda şirketimizde danışmanlık yapan Ercüment Kılıçbay’dan, tersane işinde deneyimli bir yabancı firma aramasını istedim. Ercüment Bey, bir süre sonra aradığımız niteliklere sahip bir Fransız firması bulduğunu söyledi. Sanırım Grand Travey Marsell isimli bir şirketti. Paris Büyükelçiliğimizi de devreye sokarak bu şirketle ilk temasları kurduk. Ercüment Bey’le birlikte şirketin merkezinin bulunduğu Paris’e gidip müzakerelere başlama kararı aldık.
O tarihte Türkiye’nin kambiyo rejimi çok katıydı. Yurt dışına çıkışlarda işadamlarına ayrıcalık tanınmıyordu. Yurt dışına çıkarken yanımızda kişi başına en fazla 200 dolar götürebiliyorduk. 200 dolarla bir işadamı yurt dışında ne yapabilir? Bırakın işadamını, herhangi bir vatandaş ne yapabilir? Biz ne yapıyorduk; bire beş, bire on verip yurt dışındaki işçilerden döviz alıyorduk. Daha kredi kartı diye bir şey yoktu. Koca koca işadamları yurt dışında rezil olmayacak kadar para bulundurmak için resmen döviz kaçakçısı durumuna düşüyorlardı. O tarihlerde yurt dışına çıkarken çoraplarının içine, ayakkabısının altına döviz saklayan nice iş adamı bilirim.
İşte biz de Fransa’ya iş ortağı bulmaya giderken parasal olarak bu durumdaydık. Olan paraların bir kısmını da İtalya’da harcadık. Avusturya’ya da uğrayıp oradan Paris’e geçtik. Cebimizde kalan paraya baktık. Şanzelize’de ahşap küçük bir otelde kalmaya karar verdik. Daha lüks bir otele yerleşsek parasız kalıp rezil olma riski var. Neyse, biz o bulduğumuz firmaya gittik. Tam randevu saatimizde bizi bekliyorlardı. Bizi çok iyi karşıladılar. Oturduk, konuştuk. Ortaklık müzakerelerinde bütün ayrıntılar ele alındı. Protokol hazırlandı. Karşılıklı teşekkür ettik. Dediler ki, “Ortaklık onuruna bir yemek vermek istiyoruz akşam. İmzayı da orada, yemekte atarız. Yemek için sizi akşam saat sekizde otelinizden alırız.”
Biz her şey bittiği için son derece mutluyuz. Çıktık randevu saatine kadar keyifle gezdik. Saat yedi buçukta otele geldik. Odalarımıza çıkıp hazırlandık. Tam saat sekizde aşağı indik. Yeni ortaklarımız gelip bizi alacaklar. Resepsiyondan bize bir not verdiler. Ortaklar yok, notları var. Ercüment Bey mesajı okudu. İkimiz de donup kaldık. Ben beynimden vurulmuşa döndüm. Biz, döviz bulmak için o kadar uğraşmışız. Bin bir zorluğa katlanıp Paris’e kadar gelmişiz. Oturmuş konuşmuş, bütün detaylarda anlaşmışız. Protokolümüzü de hazırlamışız. İş imzaya kalmış. Adamlar diyor ki, “Biz sizinle ortaklık yapamayız.” Ortaklığı bozuyorlar yani.
Ortaklığı bozma nedenlerini ertesi gün anladık. Meğer onlara kaldığımız otelin adını ve adresini verince işin rengi değişmiş. Bunlar demişler ki, “Bizimle bu işleri yapacak bir işadamı, gelip Şanzelize’de üçüncü sınıf bir otelde kalmaz.” Ne yaparsın? Yapacak hiçbir şey yok. Orada ağzımızla kuş tutsak artık adamları ikna edemeyiz. Biz döndük, Türkiye’ye geldik. Ertesi gün derhal Fransa Büyükelçiliği’ne telefon ettim. Randevu alıp gittim. Kendimi tanıttım. Yaptığımız işleri anlattım. Bizim Paris Büyükelçiliği aracılığı ile de o tarihteki kambiyo rejimimizi Fransız ortaklara anlattırdık. Ankara’daki büyükelçiliklerini araya sokup onları buraya davet ettik. Adamlar geldiler; şirketimizi, bizi tanıdılar. Misafirimiz oldular. Bir Türk işadamı hakkında yurt dışında kaldığı otele bakarak karar verilemeyeceğini öğrendiler. Bizimle ortaklık sözleşmesini imzalayıp gittiler.
Biz, bu Fransız ortağımızla birlikte ihaleye girdik. O zaman Süleyman Bey Başbakan. İhale bizde kaldı. Ancak o zamanlar Çavuşoğulları sivrilmekteydiler. Güneş gazetesini falan almışlardı. Onlar, yüzde 15 tenzilat yaptılar ve iş onlara gitti. İş onlara gitti ama o Pendik tersanesi de 15-20 senede bitmedi.
Bu olayı, mevzuat ve yasalar yüzünden o yıllarda iş adamlarının ne tür zorluklar çektiklerini göstermek açısından anlatmak istedim. Turgut Özal’ı rahmetle anmamızı gerektiren nedenlerden birisi de budur. O kambiyo rejimini değiştirdi de işadamları “döviz kaçakçısı” damgası yeme riskinden kurtuldular. Yurt dışında rahat ettiler.

Kaynak: Nurettin Çarmıklı, Babama Söz Verdim (Hayatım, Anılarım), Nurol Eğitim Kültür ve Sanat Vakfı