Fazla Mesai Yapar Gibi Görünmeyin

Gece geç saatlere kadar çalışıyordum. Şirkette olduğum bu akşamlarda herkesin şirkette olması dikkatimi çekti. Ofisler tam kadro dolu, saat 23’e kadar kimse çıkmıyordu. Bu beni çok şaşırttı, ayrıca sıkıntı duymama neden oldu. Gece yarısına kadar saatlerce çalışma masasında oturmak, üstelik hiç de gereği yokken. Fakat sistem yıllardır bu şekilde işliyormuş. Bu durumda acemiliği fazlasıyla hissediyordum. Onları evlerine göndersem, iş güvenceleriyle ilgili yersiz kaygılara kapılırlar mı diye düşündüm kendi kendime…

Çok geçmeden bir yönetim toplantısında, “Bu çalışma saatlerini erkene çekelim, niye bu insanları tutuyoruz?” deyiverdim, insanlar ben ofiste olduğum sürece evlerine gitmeye cesaret edemiyordu, hâlbuki motivasyonsuz geçirilen bu zaman sadece zaman israfıydı. Tüm müdürleri çağırdım, “Olağanüstü bir durum olmadıkça, hiç kimse saat 18’den sonra burada kalmayacak.” dedim.

Değişen bir şey olmayınca artık, “Gidin evinize!” demeye başladım. Bir insanın, çalışma kapasitesi vardır, o kapasitenin üzerine çıktığı zaman konsantrasyon da verimlilik de iş de biter. Gerçekten böyle düşündüğüme inanmadıkları için ikinci bir açıklama yapmak zorunda kaldım. “Lütfen zamanınızı doğru planlayın, işinizi 18’e kadar bitirin. Akşam şirkette kalanlar sakın gözüme gireceklerini sanmasın.”

O gün bugün, zorunlu çalışmalarımız ve olağanüstü durumlar dışında kimse şirkette kalmıyor. Artık biliyorlar ki genel müdür performans değerlendirmesinde uzun mesaileri esas almıyor, verimliliğe bakıyor. Hatta bir şirket yemeğinde çalışanların eşlerine “Eskiden eşleriniz eve geç geliyordu. Cumartesi çalışıyorlardı, ama artık böyle bir şey söz konusu değil. Size toplantı var diyorlarsa, bilin ki benimle olan bir toplantı değildir.” dedim. Bunun üzerine bir müdürümüz, “Genel müdürüm, bu vesileyle sağa sola maça kaçıyorduk hafta sonları. Ne yaptınız şimdi?!” diye şakayla karışık sitem etti.

Kaynak: Ahmet Paksoy, Tecrübesizliğin Şansındır: Hiç B Planı Yapmadan Coşku ve Tutkuyla Yaşanan Örnek Bir Değişim Yönetimi Kitabı, Alfa Yayınları, 2013.