Form

Bir tarihte en büyük holdinglerimizden birisinin kurucubaba’sının kardeşi olan icra komitesi başkanı ile konuşuyorum. Başkan şöyle diyor: 
“Ben insanlara hep, ‘Birbirinizle iletişiminizi mutlaka yazılı hale getirin, not tutun, yazın, belgeleyin.’ diye öğütler veririm. Nihayet bir gün bir form geliştirttim ve konuştukları önemli her şeyi bu forma dökmelerini söyledim. Bir gün bir şirketin aylık toplantısını yapıyoruz. Şirketin genel müdürü çok kötü bir hata yapmış ve şirketi çok büyük bir zarara sokmuştu. Kızdım ve çıkıştım.” 
Aslında epey bir süre önce genel müdür, başkanı bu konuda uyarmış. Ancak aradan zaman geçtiği ve tabii konuyu direkt olarak genel müdürün takip etmesi gerektiğinden ve de başkanın konuyu biraz da atlamış olmasından olay patlak vermiş.
Genel müdür, başkanın söylenenleri yazıya dökmesi konusunda en çok uyardığı kişiymiş ve başkanın uyarılarına içerlemiş. Tabii bu durumda genel müdür de fırsatı kaçırır mı? Hemen dosyasından başkanın isteği üzerine geliştirilen formun kopyasını çıkarıp adeta, “Kabahat bende değil” dercesine, “Bakın sayın başkan, ben size söylemiştim ve sizin kurduğunuz sisteme göre bu forma da yazıp size bir kopyasını göndermiştim. Artık sistemimiz bu değil mi? Ben yazıp size ilettim. Sorumluluk benden gitti.” demiş.
Başkan, masasına yumruklar atıyordu. “Ulaş Bey, ben ne diyeyim bu herife söyleyin bakalım?” Başkanın sorusuna soru ile cevap verdim: “Ne dediniz peki?”
“Bak,” demiş, “Sen ki, hatayı yakalayabilirdin ve bundan benim gerekli önlemlerde sana yardımcı olamadığım için her şeye rağmen beni uyarmadın ve hatayı engellemek için elinden geleni yapmadın, ne yaparım o arkasına sığındığın kâğıdı biliyor musun? Bana bak, o kâğıdı gözüne sokarım ben adamın anladın mı?”

Kaynak: Ulaş Bıçakcı, Başarının Olmayan Rotası, Rota Yayınları