Garanti Bankası Olayı

Asil Çelik’i elimizde olmayan sebeplerle kaybedişimizin hikâyesini açıkkalplilikle anlattım. Bana böyle bir başarısızlık duygusu veren işlerimden biri de, on yıl önce Koç Grubu olarak yaşadığımız Garanti Bankası hadisesidir. Yeri gelmişken onu da burada anlatmak istiyorum.

Ben hayatım boyunca, iş kararlarımı iş arkadaşlarımla görüşerek, özel hayatımızla ilgili olanlarını da ailemle istişare ederek aldım.

Garanti Bankası’nın ekseriyet hisselerini almadan önce de, Koç Holding’de iş arkadaşlarımla uzun toplantılar yaptık, muhtelif ihtimaller üzerinde durduk.

Garanti Bankası ile ilgilenmem teklifini bana 23 Haziran 1976’da bankanın kurucu ortakları; Tarık Koyutürk, Halil Naci Mıhçıoğlu ve Mahmut N. İrengün getirdiler.

O güne kadar, bankacılık sahasına girmeyi, ben daima reddetmiştim. Koç şirketlerinin kredi ihtiyaçlarını tek bir bankanın karşılaması mümkün değildi. Kaldı ki, kendi bankamızın kendi şirketlerimize kredi vermesi de bana aykırı geliyordu. Kendi bankamız olduğu zaman diğer bankaların bizi nasıl karşılayacaklarını da kestiremiyordum.

Bu tereddütlerime rağmen, Garanti Bankası’nda hâkim hissedar olma kararı verdik ve hisseleri satın almaya başladık. Bu dönemde, bankada, Sapmazlar ile beraber Sabancılar’ın %20 hissedarlığı varmış. Bizim kararımızı öğrenir öğrenmez Sabancılar da Garanti Bankası hisselerini toplamaya başladılar ve bu gayretlerini % 35 hisse seviyesini buluncaya kadar devam ettirdiler. Böylece, sermaye tezyidi (artırımı) kararlarını bloke etme hakkını sağladılar. Bu safhada, biz, Sabancılar’a kendilerinin Akbank’ı olduğunu, Garanti Bankası’nı kalkındırmak için bize önemli fedâkarlıklar düşeceğini ve bu sebeple yönetim hâkimiyetinin bizde kalmasının şart olacağını anlatmaya çalıştık. Sabancılar ise bize; “Bankacılık bizim esas faaliyet sahamızdır, Garanti Bankası’nda da etkin olmak istiyoruz.” cevabını verdiler.

Nitekim, bankanın ihtiyacı olan sermaye tezyidi kararlarını bloke ederek bu etkinliklerini gösterdiler. Bankanın mali bünyesini kuvvetlendirmek için zaruri olan sermaye tezyidini yapabilmek gayesiyle de, Sabancılar’ın istedikleri tavizleri, benim muhalefetime rağmen, Rahmi Koç ve Can Kıraç onlara verdiler.

Böylece bizim bankayı kendi sistemimize göre idare etme imkânlarımız sınırlanmış oldu. Buna rağmen, Garanti Bankası’nda başarılı olmak için her çareyi denemekten geri kalmadık. Her sermaye tezyidi kararından önce Sabancılar’ın şartlarına muhatap olmaktan bıktığımız için, Sakıp Sabancı ile son bir görüşme yapmaya karar verdim.

Bu görüşmede “Bizim hisselerden bir kısmını size satalım, siz %66, biz de %34 olalım, sizinle yapılmış olan yönetim protokolünü de tersine çevirelim, bankayı siz idare edin.” dedim.

Sakıp Bey bu teklifime, “Sizin boğazınıza taktığımız zinciri biz kendi boğazımıza takmak istemeyiz. Hiçbir şart olmadan hisseniz %25’e inerse teklifinizi kabul ederiz.” cevabını verdi. Bu cevap bana yeni bir ders oldu. Sonunda 1983 Eylül’ünde Garanti Bankası’ndaki hissemizin tamamını Ayhan Şahenk’e sattık ve Garanti Bankası maceramızı böylece noktaladık.

Ancak, biz Garanti Bankası’ndan çekildikten kısa bir süre sonra Sabancılar’ın da Garanti Bankası hisselerini satmalarını hayretle karşıladım. Sabancılar bizimle ortaklıkları döneminde, “Bankacılık bizim esas faaliyet sahamızdır, Garanti Bankası’nda da etkin olmak istiyoruz.” diye diretmişlerdi. Biz bankacılık işinden çekildikten sonra, Garanti Bankası’nı kendi esas faaliyet sahalarının dışına çıkarmalarını doğrusu anlayamadım.

Kaynak: Vehbi Koç, Hatıralarım Görüşlerim Öğütlerim, Vehbi Koç Vakfı