Girişime Değil, Girişimciye Yatırım Yapmak

II Giornale*’nin ilk dış yatırımcısı, bazı açılardan hayal edebileceğiniz en beklenmedik yatırımcı olan Ron Margolis’ti. Ron, tasarruflarının bir kısmını borsaya, kalanını ise küçük, riskli yatırımlara, özellikle de tanıdığı ve güvendiği kişilerin açtığı işyerlerine yatıran bir doktordu.

Para için Ron’a başvurduğumda birbirimize tamamen yabancıydık. Sheri, mesleki bağlantılarından dolayı Ron’un karısı Carol’u tanıyordu. Bir sonbahar günü üçü, Seattle’daki bir parkta dökülen yaprakların arasında köpeklerini gezdiriyorlardı. Carol’ın bebeği vardı, Sheri hamileydi, Ron ise doğum uzmanıydı. Bu yüzden konuşmalarının büyük bir bölümü bebeklerle ilgiliydi. Ama Sheri benim kendi şirketimi kurmakla meşgul olduğumdan bahsedince Ron ona şöyle demiş: “Howard bir işyeri açarsa başaracağından eminim. Bu yüzden bilgi sahibi olmak isterim.”

Çok geçmeden Sheri bana onlarla bir randevu ayarladı. Carol bizi davet etti. Bu ilk aşamada hâlâ, tedirgin olamayacak kadar heyecanlıydım. Görüşmeye giderken Scott ile birlikte saatlerce yazdığımız iş planını da yanımda getirdim. Ne kadar para toplamamız gerektiği, ilk mağazayı açmanın ne kadar zaman alacağı, kâr elde etmek için ne kadar bekleyeceğimiz, yatırımcıların sermayelerine nasıl katkıda bulunulacağı gibi konularda ileriye dönük standart maliyet projeksiyonlarını hazırlamıştık.

Ron bana onları gösterme şansı vermedi. Margolises’in evine vardığımda akşam yemeği için masaya oturduk. Ron küçük bir sohbet faslından sonra, “Bu kurmayı düşündüğün yeni işten bana bahsetsene…” dedi. Hemen atladım. İtalya’ya yaptığım seyahat sırasında aldığım ilhamdan, bir espresso barına uğramanın İtalyanlar için nasıl günlük bir aktivite olduğundan bahsettim. Baristanın her espresso içeceğini hazırlarken gösterdiği yeteneği ve ustalığı anlattım. Il Giornale ismiyle uyumlu olarak misafirlerin okuması için raflara gazete koyma fikrimden söz ettim. Espresso kültürünün İtalya’da gelişebildiyse Seattle’da veya başka bir yerde de gelişebileceğini söyledim. Ben konuştukça heyecanım artıyordu. Ron birden sözümü kesti. “Ne kadar paraya ihtiyacın var?” dedi. Bir yandan kâğıtlarımı açmaya başlarken, “Şimdilik başlangıç sermayesi arıyorum” diye cevap verdim. “Sana mali projeksiyonları göstereyim.”

Belgeleri eliyle uzaklaştırarak, “Bunu yapma.” dedi. “Onlardan anlamam. Kaç paraya ihtiyacın var? 100.000 dolar yeter mi?” Ron çek defterini ve kalemini çıkardı ve oracıkta çeki yazdı.

Keşke bütün fon toplama çalışmalarım böyle kolay olsaydı.

Ron mali projeksiyonlara bağlı yatırım yapmaz. Bunun yerine dürüstlük, samimiyet ve tutku arar. Kısaca güvenebileceği birini arar. O gün yaptığı riskli bir hareketti. Şirketin para kazanmaya başlaması için daha dört yılı vardı. Ron ile Carol, yatırımlarından bir gelir elde etmelerini bir kenara bırakın, yatırımlarını geri alacak güvenceye bile sahip değillerdi. Ama şirket halka açılıp kârı ve hisseleri tırmanmaya başladığında karşılığını alacaklardı: 100.000 dolara satın aldıkları hisselerin değeri en az 10 milyon dolara ulaşmıştı. Tutku tek başına kayda değer bir kazancın güvencesi olamaz. Ron’a sorsanız size, aynı içgüdülere bağlı olarak yaptığı diğer yatırımların öyle bol getirisi olmadığını söyler. Bazı girişimciler başarısızlığa uğrar. Çünkü nihayetinde kafalarındaki fikir sağlam değildir. Kimileri basiretsizdir ve denetimden vazgeçmek istemezler. Kimisi ise daha fazla para kazanmayı reddeder. Bir şirketin kurucusunun başlangıçtaki heyecanı ile işin sonunda ortaya çıkan kazanç arasındaki dönemde süreci durduran pek çok etken olabilir. Ama tutku her zaman gerekli bir bileşendir. Dünyanın en iyi iş planı bile tutku ve dürüstlükle desteklenmiyorsa herhangi bir kazanç üretemez.

Ron’un II Giornale’ye verdiği güven oyunun tuhaf tarafı, onun kahve içen biri bile olmamasıydı. Fikrime değil bana yatırım yapmıştı. Kendisi bir işadamı değil, bir doktordu. Ama tavsiyesi unutulmamaya değerdi.

“Bana öyle geliyor ki başarılı insanlar, herhangi bir şeyi yapmak için inanılmaz bir güdüye sahip. Kazanmak için enerji harcıyorlar. Bu dünyada çok az insan büyük bir risk altına girmeye heveslidir.”

Sizi dikkatle dinleyen birini bulursanız belki de şaşırtıcı bir hayali gerçekleştirmenize yardımcı olabilir.

* Howard Schultz’un Starbucks’ı devralmadan önce kurduğu şirket

Kaynak: Howard Schultz, Dori Jones Yang, Starbucks: Gönlünü İşe Vermek, Türkçesi: Ömer Faruk Birpınar, Babıali Kültür Yayıncılığı, 4. Baskı, Aralık 2012.