Hacı Ömer Ağa Olmak

Fabrikanın çalışması durmuştu. Pazar günüydü. Alman mühendis tatil yapıyordu. Fabrikanın sahibi de yolculuktaydı.

Ömer Ağa baktı ki unlar bozulacak, Alman’ı ikna etme yoluna gitti, çalıştırsın diye.

İşçiydi ama medeni cesareti yerindeydi. Alman mırın kırın etti, sonra sordu:

“Fabrikanın sahibinin koyunlarından birini kesip ağırlar mısın beni, çalıştırırsam?”

“Elimle keserim.”

Fabrikanın kâtibiyle atıştılar: “Kesersin, kesemezsin” diye, Ömer Ağa dediğini yaptı.

Kâtip bangır bangır bağırıyordu:

“Yövmiyeni kestim. Seni attıracağım” diye.

Patron fabrikaya ayak basar basmaz da gammazladı.

Ömer Ağa huzura çağırıldı:

“Neden yaptın?”

“İş yığılıyordu, fabrika dönsün diye”

Masallarda ödüllendirme vardır, kafalı insanlar karşı karşıya gelince, hayatta da.

Patron inisiyatif sahiplerini severdi.

Gammaz kâtip söylediğiyle kaldı.

Ömer Ağa’ya da takdirler, iltifatlar, paralar yağdı.

***

Hemşerisi Memduh Güpgüpoğlu (Merkez Bankası eski Genel Müdürü), Ömer Ağa’yı iki hikâyeyle çizdi. Kayserililer, hikâyeyle, sembollerle anlatırlar:

“Bizimle işi vardı”, dedi Güpgüpoğlu. “Bir dilekçe getiriyordu. Hemen, yürürlüğe konsun diye, o zamanki yardımcıma ilettim. Karşımda oturan Ömer Ağa, birden kalktı kayboldu, nereye gittiğini soramadım. Yardımcım, işlem başlasın diye, hemencik, bir büro şefine aktarmış, büro şefi de, aceleden daktiloya vermiş.

Yarım saat geçmemişti ki, elinde işlem, Ömer Ağa karşıma dikildi. Ömer Ağa da ilk önce yardımcıma girmişmiş, sonra şefe, sonra daktilo hanımın yanında oturmuşmuş, dilekçesine cevap yazılıncaya kadar.”

“Neredeydin Ağa?”

“Yardımcına, şefine, daktilona gittim, işimi bitirinceye kadar, yanlarında oturdum.”

“Onlar yaparlardı Ömer Ağa, niye bu kadar zahmet ettin?”

“Ben kendi işimi kendim izlemezsem bugünki Ömer Ağa olamazdım.”

Burada gene hayat ilkesi diye seçtiği, on atasözünden birini uygulamıştı:

“Kurda demişler, ensen neden kalın?”

“Kendi işimi kendim görürüm de ondan.”

“İkinci hikâyem daha da ilginç,” dedi Güpgüpoğlu.

27 Mayıs gelmiş geçmişti. Hesaplar ayıklanıyordu, büyük kurullarda, kredidir, tahsistir.

Merkez Bankası’nda BOSSA’ya ait işlemler inceleniyordu, maliyeden uzmanlar tarafından.

Bunların biri odadayken, Ömer Ağa damladı. İkisini birbirlerine tanıştırmak gerekti, Ömer Ağa, o bildiğiniz babacan haliyle:

“Bağ (k) evlat”, dedi. “Ben kabaktan başka yemek yemiyorum, şekerim var. İsterseniz bütün varımı yoğumu alabilirsiniz. Ben gene kabak yemeğe devam ederim, hayatım değişmez. Ama BOSSA gibi kocaman bir tesis, memleketin böyle tesislere ihtiyacı var, şu kadar mühendisiyle, şu kadar işçisiyle, yok olur. Hesabını ona göre yap…”

Ve kılı kıpırdamadan o devirde işlemlerin sonucunu bekledi.

Kaynak: Nimet Arzık, Ak Altının Ağası: Hacı Ömer Sabancı’nın Hayatı, Faik Yolaç Ofset Basım, 2. Baskı, 1985, İstanbul.