Havasını Söndürün

Danışmanlığını yaptığım bir şirketin genel müdürü, birlikte çalışmamızın ilk günlerinde bana samimi eleştirilerini anlatıyor. Genel müdür olduğunda şirketin cirosu 60 milyon dolarmış. Geçen süre içerisinde bu miktar 160 milyon dolara çıkmış. Ancak şirket patronundan gerekli ilgiyi görmediği gibi primlerini de artan satışlar oranında alamamış. Primlerin belli bir sistemi bile yokmuş. Prim beyaz zarf içerisinde seneye Mart’ta veriliyormuş. Hatta kendisine, “Bir teşekkür bile edilmez”miş. Kendisinin yeni yatırımlarla ve personelle ilgili istekleri hiç dikkate alınmıyormuş vs. vs.

“Ulaş Bey!” diye haykırıyordu genel müdür, boğazındaki damarlar şişe şişe, sanki bütün bu olaylar sadece kendi şirketinde oluyormuş gibi.

“Ulaş Bey, her şeyi bir yana bırakın. Bakın size somut bir kriter getiriyorum. 60 milyondan 160 milyona! Ben bu şirketi bu duruma getirmişim. Bu kadar açık ve net. Şimdi konunun uzmanı olarak soruyorum size, bunun mantıklı bir açıklaması olabilir mi?”

Tabii ki olamazdı. Ama o mantıklı bir açıklama bekliyordu. Ben daha fazlasını da görmüştüm. Patron, bu tür ve “Bu şirketi bu duruma ben getirdim” gibi konuşmalara başlayan bir genel müdürü için holdinginin üst düzey kurmaylarından birisine aynen şöyle demişti:

“Fena havalara girdi. Çekin şunun kuyruğunu biraz!”

Kaynak: Ulaş Bıçakcı, Başarının Olmayan Rotası, Rota Yayınları