Her Şeyi Ben Bilirim

Benim üzerimde iz bırakan müteahhitlerden biri de Eskişehir mebusu Emin Sazak’tı. Emin Sazak, Mihalıççık’ta hükümet memuru imiş, sonradan Eskişehir milletvekili oldu. İnönü’nün başbakanlık döneminde Ankara-Kayseri demiryolu yapılırken birkaç mühendis ile ortak olup demiryolunun müteahhitliğine başlıyor, büyük paralar kazanıyor. Bunun arkasından daha büyük iş yapmak hevesine düşüyor. Samsun’daki Bafra ormanlarını işletmek üzere kereste fabrikası kuruyor. Çok borçlanıyor, işini iyi planlayamıyor ve biraz da “her şeyi en iyi ben bilirim, en akıllı adam benim” iddiasına kapılıyor. İşler kötü gidiyor, en çok borçlu olduğu İş Bankası sıkıştırıyor. Milletvekili olması dolayısıyla bu sıkıştırmalar zaman zaman erteleniyor, fakat faiz işliyor. Emin Bey çok güç duruma düşüyor. En sonunda rahmetli Refik Saydam başbakanken ona gidiyor, rica ediyor, borçlu olduğu paranın faizlerinden büyük bir kısmını indiriyorlar.

O yıllarda İş Bankası Genel Müdürü olan rahmetli Selahaddin Çam, Emin Bey’e “Seninle konuşuyor, anlaşıyoruz, sonra paraları getirmiyorsun. Bu defa da bir hafta içinde getirmezsen, yapılan bu indirimi uygulamayacağız.” diyor.

Tabi ben bunların hiçbirini bilmiyorum, ama Emin Bey’i tanıyorum, görüşüyoruz. Bir gün İş Bankası’nın karşısındaki yazıhaneme geldi, oturdu, bana şunları söyledi:

“Ben müteahhitlikten çok büyük paralar kazandım. Hangi işe girmişsek kâr ettik. Etrafımda mühendisler ‘Emin Bey, sen peygamber gibi adamsın’ dediler. Bana gurur geldi. Kendimi peygamber değilse bile en akıllı adam sandım. Bir orman işine girdik, büyük paralar kaybettik, hiçbir şey olmadığımı anladım. Öyle zamanlar oldu ki İş Bankası Genel Müdürü Celal Bayar kapıdan karşılardı, işlerim bozuldu, Celal Bey’in yanına ancak bir hafta sonra kabul edilebildim.

Anlaşma gereğince paraları bir hafta içinde götürmezsem iflas ettirecekler. Ankara’da Işıklar Caddesi’ndeki apartmanı, yakınındaki küçük binayı ve Yenişehir’deki arsamı alacaksın, 196.000 lira açığım var, bu parayı bana vereceksin, derhal ferağ işlemine başlayalım.”

Emlak almaya niyetim yoktu. Emin Bey’in halini baktım, üzüldüm, “Müsaade buyur, bir göreyim.” dedim.

“Görmeyeceksin.” dedi ve o dev gibi Emin Bey’in gözünden yaşlar boşandı. Dayanamadım, “Aldım.” dedim ve aldık. Emlak fiyatları yükseldi, ben zarar etmedim. 1960 devriminden sonra Işıklar Caddesi’ndeki apartmanı çocuk hastanesi olarak Hazine’ye bağışladım. Emin Bey servetinin çoğunu kaybetti.

İnsan kazandıkça “her şeyi ben bilirim” sanıp elindeki serveti tehlikeye düşürmemeli. Her işe girerken çok iyi düşünüp taşınmalı, yoksa bu gibi şeyler her insanın başına gelebilir. Bu örneği onun için veriyorum.

Adamın birine sormuşlar: “Başarının sırrı nedir?”

Cevap olarak “Başkalarının geçirdiği tecrübelerden yararlanmaktır.” demiş.

Kaynak: Vehbi Koç, Hayat Hikâyem, İstanbul, 1983