Hiçbir Hikâye Kusursuz Değil!

Her şey ‘Ezber Bozanlar’ temalı bir davette, üç konuşmacıdan biri olarak sıramı beklerken başladı. Benden başka iki konuşmacıyı dinlerken, hikâyelerinin kusursuzluğu dikkatimi çekti. Ben de kusursuz bir hikâye anlatmak üzere oraya davet edilmiştim, oysa hikâyem gerçekte hiç de kusursuz değildi.

Dinleyici kitlesi üniversiteli talebelerden oluşuyordu. Kendimi onların yerine koydum ve kusursuz gibi görünen insanların bende yarattığı tahribatı hissettim. O anda karar verdim, sıra bana geldiğinde yolculuğumun komik ve aptalca olan kısımlarını anlatacaktım; öyle de yaptım. Otuz dakika sürecek olan konuşma, karşılıklı sohbetle üç saat sürdü. Benim başarısız olduğum ve aptalca davrandığım konularla çok eğlendiler. Kişinin kendi hikâyesini yazma çabasının, bir kusursuzluk abidesi olmak anlamına gelmediğini kavramalarının onların kendilerine olan güvenlerini arttırdığını gördüm.

Yolculukta her türlü sonucun yoldaşımız olduğunu anlatan bir hikâye, herkesi daha aktif ve cesur hale getirmişti. Ayrıca çok daha önemli bir şey keşfettim. O da bu yaklaşımın aramızda çok daha samimi bir dil geliştirmesiydi. İşte bu deneyim sonucunda böyle bir kitabın yazılmasına önayak olmayı kafama koydum.

(Adnan Dalgakıran’ın kitap sunuş yazısından…)

Kaynak: Bazen Olmaz: Başarısızlık Hikayeleri, Özlem Gürses Tatar, Kronik Kitap