Hırsın Bedeli Ağır Oldu

Toptan mağazacılık işinde önemli bir başarı yakalayan Hikmet Eraslan, bu ürünleri direkt kendisi üreterek kazancını daha da artıracağını düşünüyordu. İlk bakışta haksız da sayılmazdı. Çünkü bu ürünleri daha ucuza mal edebilecekti. Bunu yapacak maddi güce de sahipti. Üstüne üstlük bu ürünleri satacağı pazar da kendi elindeydi.

Hikmet Eraslan’ı üretim yapmaya yönelten en önemli faktör belki daha fazla kazanma hırsıydı ancak bu kararı vermesinde üretici firmaların zaman zaman mal tedarikini aksatmaları da önemli bir etkendi. Çünkü mağazadan mal almaya gelen yabancı müşteriler kimi zaman istedikleri ürünleri bulamıyorlardı. Rahatlıkla satabilecekleri ürünlerin yerine, satmakta zorlanacakları modellerle karşılaşıyorlardı. Bu da yurt dışında geniş bir pazar ağı kurmayı amaçlayan ve bu yönde ciddi mesafeler kat eden Eraslan’ı zor duruma düşürüyordu. Üretimi de kontrol altına alarak pazarda daha güçlü bir konuma gelmek amacıyla Bomonti’de iki yüz kişinin çalıştığı büyük ve modern bir konfeksiyon tesisi kuruldu.

Hikmet Eraslan, kendisine ait birtakım markaların ismiyle kadın dış giyimi üretmeye başladı. Aslında ilk birkaç ay işler fena gitmedi. Laleli’deki kendi mağazasının yanı sıra Moskova’da, Odessa’da, Kiev’de ve Bakü’de bulunan bayilere de mal veriliyordu. Ancak Eraslan’ın göz ardı ettiği çok önemli bir faktör vardı.

Hazır giyim ve konfeksiyon üretimi başlı başına farklı bir işti. Ne turizme, ne free shop işletmeciliğine, ne de mağazacılığa benziyordu. Bu işler, belki işi bilen profesyonel ekiple yürütülebilirdi fakat konfeksiyon üretimi, işin sahibine endeksli bir sektördü. İplikten kumaşa, aksesuardan tasarıma üretimle ilgili her konuya mutlaka vakıf olunması gereken bir işti. Bu yüzden bir süre sonra üretimde aksamalar başladı. İşin kazançlı olduğunu gören birkaç vasıflı elemanının kendi atölyelerini kurmak için ayrılması işi iyice sekteye uğrattı. Büyük hayallerle yola çıkan Eraslan, gerçekten de büyük bir yıkıma uğramıştı.

Üstüne üstlük gayet iyi giden toptan mağazacılık işi de sekteye uğramaya başlamıştı. Çünkü Hikmet Eraslan’ın büyük bir atölye kurup kabandan bluza, gömlekten pantolona her şeyi kendisinin üretmeye başladığını gören Osmanbey’deki üreticiler, kendisine mal vermeyi durdurmuşlardı. Üretici bu firmalar kendi tasarımları olan modellerin kopyalanacağından korkuyorlardı. Her ne kadar mallarını satıyorsa da Eraslan kendilerine ciddi bir rakip olmuştu.

Osmanbey’in önde gelen firmalarının bir anda mal vermeyi durdurduklarını gören Hikmet Eraslan, neye uğradığını şaşırdı.

Üreticilikten sonra mağazacılıkta da işler bozulunca sanki başından aşağı sanki kaynar sular dökülmüştü. Çareyi sadece bir yıl ayakta kalan atölyeyi kapatmakta buldu. İşin ilginç yanı, konfeksiyon üretiminde yaşadığı başarısızlık, Hikmet Eraslan’a fuarcılık işinde çok önemli kapılar açacaktı. Eraslan, “Üretime iyi ki girdim ve iyi ki battım” dediği o sıkıntılı dönemi şöyle anlatıyor:

“Kapital güce ve satış noktasındaki tüm imkânlara sahip olmanın verdiği öz güven ve güç, dağları bile devireceğim hissiyatı veriyordu bana. Kendimden emin bir şekilde otuz üretici partnerimin yaptığı işin tamamını kendim yapıp daha çok kazanacağımı sanıyordum. İnsan elindekinin değerini bilecek ve onunla yetinecek. Ben üretim yapan arkadaşlarımın çok kolay bir şekilde ciddi miktarlarda para kazandıklarını sanıyordum ve bu işi ben daha iyi yaparım diyordum. ‘Mağazada onlarca firmanın ürününü ben satıyorum. Pazar bendeyse bunları üretmek ne ki’ diyordum kendi kendime. Bütün koleksiyonları üretebileceğimi sanıyordum. Büyük bedeni de, kotu da, penyeyi de üretebileceğimi zannediyordum. Oysa bunun için sadece sermaye yeterli değilmiş. Onu yapanlar çocuk yaşta bu işe başlamış ve her türlü zorluğu görmüş ve yaşamış kişilerdi. Ayrıca atölyecilikten geldikleri için bu işe hâkimlerdi.

Benim için çok zor bir süreç oldu. Mağazacılık gayet iyi gidiyordu fakat üretime girmem nedeniyle bir yıl sonra batacak duruma geldim. Bu ortaklık yapısını bozan taraf olarak şükürler olsun ki zaman içerisinde kazanan onlar, en çok zarar eden de ben olmuştum. Çünkü onların yaptığı işi basite almış, elimdeki satış gücünü her şeyin üstünde tutmuştum. Kolay yoldan başaracağımı düşünüyordum. Kendime olan saygımı ve insanların güvenini kaybetmiştim. İşte bu şekilde dibe vurmuştum. Sadece para değil, itibar da kaybetmiştim. İki üç yıl onun sıkıntısını aşmak için uğraştım.

Mağazada mallarını sattığımız firmalar haklı olarak bizimle iş yapmak istemiyorlardı. Onları tekrar ikna etmek, güvenlerini kazanmak kolay olmadı. Ancak iyi ki üretime girmişim ve iyi ki o işi kapatmışım. Çünkü bugün bir üreticinin üretim aşamasındaki sıkıntılarını biliyorum. Şayet üretime girmeseydik onu bilemeyecektim. O işte zarar etmem benim bazı şeyleri anlamama sebep oldu. Bugün eğer farklı bir fikir ortaya koyup, Dosso Dossi Fashion Show organizasyonunu kurmuşsam, bunda üretime girip o işte zarar etmenin büyük bir payı var.

Kaynak: Hikmet Eraslan, İyi ki Battım, Yayına Hazırlayan: Özbey Men, Scala Yayıncılık, 2014.