Karşılık Beklemezsen Karşılığını Alırsın

Genç çocuk, öğretmeninin ısrarıyla İstanbul’da eczacılık okumaya gelir. Sirkeci’de bir otel bulur, aylığı 100 lira. Fakat çok para, bir yandan okumaya çalışır, bir yandan masraflarını karşılamaya. Bu arada otelin nasıl işlediğini de öğrenir. Bir gece geç saat, bir bakar müşteriler koridorlarda, kızgın, bağıranlar falan. Kaloriferler, yanmadığı için otel buz gibi olmuştur. Genç Ataman iner aşağıya, kaloriferi yakması gereken görevli üşütmüş, yorgan döşek yatıyor. Kaloriferi yakmak diğer personelin görevi olmadığı için hiçbiri üstünü kirletmek istemez. Ataman girer kalorifer dairesine, alır küreği, kazana kömür atmaya başlar, kazan tutuşur. O sırada içeri bir adam girer.

“Kimsin sen?”

Ataman üzerinde atlet pijama, yüzü gözü kömür içinde.

“Müşteriyim.”

“Ne yapıyorsun burada?”

“Görevli arkadaş hastalanmış, müşteriler isyan çıkarıyordu, ben de kaloriferi yakıyorum.”

“Peki.”

Ataman işini bitirince odasına çıkar, yıkanır, yatar.

Ertesi gün resepsiyondan odayı ararlar:

“Otelin sahibi sizi çağırıyor.”

Otel sahibinin odasına girdiğinde bir bakar, kazan dairesinde gördüğü adam.

“Nerede okuyorsun?”

“Eczacılık fakültesinde.”

“Bu otelde ne kadar kalacaksın?”

“Dört yıl.”

“Oğlum dört yıl bu otele para ödemeyeceksin, burayı artık kendi evin bil.”

Genç Ataman, “Ömrüm boyu insanlara karşılık beklemeden iyilik yapmaya çalıştım ve hep karşılığını aldım. Bulunduğum yere hep bir yenilik getirmeye çalıştım, o girişimciliğin de karşılığını aldım.” der. Ataman Özbay, bugün dünyanın altmış ülkesine ıslak mendil, krem gibi hijyen malzemeleri ihraç eden bir Türk markasının sahibi. Sekiz ülkede pazar lideri, girişimciliğini aynen devam ettiriyor. O gün otelde çalışıp da kazan dairesine adım atmayanların hepsi bir yerlerde sürünüp aldıkları maaşlardan şikâyet ediyorlardır.

Kaynak: Süpermen Türk Olsaydı Pelerinini Annesi Bağlardı, Ahmet Şerif İzgören, Elma Yayınevi