Kayserili Topuksuz İzzet

Tepebaşı’nda Balyoz Sokağı’ndaki dükkânımızda çalışırken bir gün dükkâna birisi geldi. Yığınla öteberi, şu bu, yiyecek, şişe şişe içki aldı. Kasaya gelip bana “Sen bunların hesabını yap. Hepsini Kürt Hüseyin Ağa’nın hesabına yaz. Bir tamam sana gelip öder.” dedi ve kapıya yürüdü. Hemen adamı durdurdum. “Olmaz öyle şey! Para peşin, kırmızı meşin. Ne tuttuysa ödersin peşin peşin sonra alır gidersin malları.” dedim.

Adam çok şaşırdı. “Sen kimdir bu Hüseyin Ağa bilmiyorsun herhalde. Malları vermezsen sonra pişman olursun.” dedi. Ben iyice hırslanmıştım. Malları bırakmak istemiyordum. “Kimse kim. Bana ne? Bu dükkânda alışveriş peşin yapılır.” dedim. Adam daha fazla bir şey söylemedi. Malları yere bırakıp çekip gitti. O gittikten sonra içime bir korku düştü. Kimdi bu Kürt Hüseyin? Bu Tepebaşı zaten Beyoğlu’na bela konusunda çanak tutan bir semtti. Başıma ne gelebilirdi bilinmez.

Aradan epey zaman geçti. Günlerden bir gün, baktım dükkân kapısından biri içeri girdi. Paltosunu omuzuna eğretice atmış, vücudu yana eğik, tam külhanbeyi tavırlı. Gelen Kürt Hüseyin Ağa idi. Heyecanlanmadım desem yalan olur. Ama içimde hiç korku yoktu. O tezgâhın önünde durdu. Ben tezgâhın arkasında. İkimiz de birbirimizin gözünün içine bakarak bir süre sessiz bakıştık. “Bir adamımı gönderip öteberi aldırtmıştım. Burada birisi malları vermemiş. O sen misin?” diye sordu. Ben cevabımı vermeye hazırlanmıştım. “Parasını vermedi, ben de malları vermedim. Burada peşin mal satarız.” dedim. Kürt Hüseyin “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” deyince ben de kendimi tutamadım. “Asıl sen benim kim olduğumu biliyor musun? Ben İzmir’i susta durduran Kayserili Topuksuz İzzet’im! Namım Topuksuz’dur. Sen de bunu bilmeden bana adam gönderiyorsun. Sen de dükkânının adresini bana ver, ben de sana adamımı göndereyim. Bana Topuksuz derler. Namım İzmirlerde söylenir. Yedi metreden burun düşürürüm.” dedim.

Kürt Hüseyin Ağa biraz geri çekildi. “Öyle mi imanım? Kozumuzu paylaşırız seninle.” dedi. Ben de “Paylaşırız civanım.” diye cevap verdim. Arkasını dönüp dükkândan çekti gitti. Gidiş o gidiş. Ben Topuksuz filan değildim. Cesaretimle bu olayı atlatmıştım. Bu olaydan sonra bir daha dükkânıma bu tür kimse gelmedi. Beni rahatsız eden olmadı.

(Anlatan: İzzet Özilhan)

Kaynak: Bülent Şenver, Kulağınıza Küpe Olsun, Dünya Yayınları