Mutfak mı Yok, Kapısı mı?

Dragos’taki kooperatif inşaatı bir hayli zor bir uygulamaydı. İnşaat toplam 49 adet ve 10 tip konuttan oluşuyordu. Bunlar yan yana olsalar iyi de, bizimkiler adçekimi ile 200’den fazla parsellik koca tepenin dört bir yanına serpiştirilmiştiler; araları bazen 10-15, bazen de 200-300 metre olarak…

Sabahın köründen karanlık çökene kadar çalıştığımızdan -inşaatımız hemen de şehir içinde olmasına karşın- çoğu zaman basit şantiye barakamızda yatıyoruz. Sabahleyin, erkenden, önce ufak tefek büro işlerini hallettikten sonra, saat dokuz gibi kocaman araziye yayılmış binaları, başımda bir kasket -o zamanlar baret falan yok- elimde defter ve kalem, belimde bir metre, dolaşmaya başlıyor, notlar alıyor, içinde çalışma olanlarda işçilere -o zamanlar formen gibi, tekniker gibi mimar/mühendis yardımcıları da yok- işleri çaresiz bildiğimiz kadarınca bizler tarif ediyoruz. Arazi çok geniş, her bir binaya ancak beş dakikalık bir zaman ayırabiliyoruz. Artık o kısacık sürede ne görebilir, ne anlatabilirsek. Saat on üçe doğru yemek için şantiye binasına nefes nefese dağdan iniyoruz. Aman önce bir bardak su…

Bir gün kaba inşaatı bitmiş bir binayı geziyorum. Zemin katta bir salon/yemek odası ile bir WC, bir de mutfak olması gerek ama mutfağı bulamıyor, bu bir başka tip bina mı yoksa diye dışarı çıkıp etrafını dolanıyorum. Mutfak penceresini görünce, biraz ferahlıyorum. Demek ki, duvarcı dikkatsizliğinden mi, daha sonra anlatacağım ozalit kopyaların kalitesizliğinden mi nedir, kapıyı fark edemeyip duvarları örüp pencereden çıkıp gitmiş. Kendisinden hesap sorulacak diye sonradan da kimseye hiçbir şey söylememiş!

Bu olay şantiyelerde mimar ve mühendisler ile ustalar arasında bir ara eleman gereksinimini ve de mimar ve inşaat mühendisleri olarak uygulamaları, işçiye iş üzerinde tarif zorunluğunu bilincime yerleştiren ilk ve önemli bir şantiye deneyimi olmuştur.

Kaynak: Firuzan Baytop, Şantiyede Olay Var: Şantiyelerden Ders Alınacak Sıradışı Öyküler, YEM Yayın, 4. Baskı, Ağustos 2018.