Pencere Kenarı Masa İstemiyorum

Sayın patronum, lütfen bana pencere kenarında bir masa vermeyin. Bunun karşılığında sizin için her gün bir önceki günden çok çalışacağıma söz veriyorum. Lütfen masamı büronun tam ortasında bir yere taşımama izin verin. Çok çalışmam için dışarıyı görmemem lazım, bunun farkındayım… Size daha iyi kölelik yapabilmem için lütfen bana bir şans daha verin. Ben zaten bütün arkadaşlarıma her zaman söylemişimdir, bu basın piyasasında sizin kadar iyi yürekli ve merhametli bir patronun bulunmayacağını. Lütfen şu garip kulunuzun bu küçük isteğini kırmayın.
Şimdi bu yalakalık nereden çıktı demeyin… Bir kere siz bilmezsiniz, patron kısmına yapılan yalakalık kutsaldır. Yeni öğrendim, meğer Japon şirketlerde pencere ve kapı kenarında oturmak pek matah bir olay değilmiş. Pencere kenarında oturanlar çalışmalarından pek memnun olunmayanlar, kapı kenarında oturanlar ise sürülmek üzere olanlarmış. Şirket çalışanları pencere kenarında oturanlarla pek konuşmak istemezlermiş.
İş çıkışı bir yerde içki içileceği zaman, kimse bu cezalı tosunları yanlarına almaya yanaşmazmış. Patron tarafından cezalandırılan bir personelle görülmek, cezalı olduğu süre içinde ona yakın davranmak, patrona karşı toplu isyan başlangıcı sayılırmış. Japon şirketlerinde ölene kadar iş garantisi gibi garip bir anlayış olduğu için patronlar çalışanları kontrol altında tutabilmenin çok çeşitli yollarını bulmuşlar. Örneğin patronlar çalışmasını beğenmediği personelin masasını kimseye haber vermeden bir gece ansızın pencere kenarına taşıtıveriyorlarmış.
Sabahleyin işe geldiğinde masasının yerinin değiştirilip, pencere kenarına taşındığını gören memur ise son günlerdeki performansından patronun memnun olmadığını, kendisine biraz çekidüzen vermesi gerektiğini anlıyormuş. Patron bu hareketiyle personeline, “Sen biraz daha dışarıyı seyret, nasıl olsa içeride bir işe yaramıyorsun, birkaç gün sonra senin de gideceğin yer orası” mesajını veriyormuş. Akıllı bir eleman hemen mesajı alıp çalışma temposunu hızlandırıyor ve patronun gözüne girip masasının tekrar eski yerine taşınmasını sağlıyormuş.
Yok eğer yine kendine çekidüzen vermezse, masa bir gece yarısı tekrar hareketlenip bu sefer kapının en yakınına konuluyormuş.
Kapı kenarının manasını ise siz anlarsınız: Artık bu büroda çalışacak durumun kalmadı, biraz sonra yolcusun.
Bir daha büroda kimse ile cam kenarı masada oturmak için kavga eder miyim hiç? Şefler pencere kenarında oturmaya devam etsinler. Ben büronun tam ortasında bir masa istiyorum.
Kimsenin gözünde yerim yok, ama özellikle Ankara temsilcilerinin masalarının pencerelere en yakın yere konulması gerekir diye düşünüyorum. Biraz dışarıyı seyretsinler.

Kaynak: Erdal Güven, Maymun da Ağaçtan Düşer, Bilgi Yayınevi