Reklamın İyisi

Steve Jobs’la yaptığımız bir ajans toplantısında, önerdiğimiz bir iMac reklamının içeriğini gözden geçiriyorduk. Reklamda neler söylememiz gerektiğine dair bir tartışma başladı. Kreatif ekip reklamda iMac’in tek bir özelliğine odaklanmak gerektiğini savunuyordu. Diğer yandan Steve dört ya da beş noktanın çok önemli olduğunu ve mutlaka söylenmesi gerektiğini kafasına takmıştı. Otuz saniyelik reklam spotuna hepsini sığdırabileceğini düşünüyordu.

Birkaç dakikalık tartışmadan sonra, Steve fikrinden vazgeçecek gibi görünmüyordu. O sırada Chiat ekibinin lideri Lee Clow’un kafasında küçük bir ses çınlamaya başladı. Steve’e canlı bir gösteri yapmanın zamanının geldiğine karar verdi.

Not defterinden (evet not defteri… Lee o sırada dizüstü bilgisayarlara direnç gösteriyordu) beş sayfa yırttı, buruşturup top haline getirdi. Toplar hazır olunca gösteriye başladı.

“Hey Steve, yakala” dedi ve toplardan birini ona fırlattı. Steve topu sorunsuz yakaladı ve geri fırlattı.

“Bu iyi bir reklam” dedi Lee.

“Şimdi bunu yakala” dedi ve beş topu birden Steve’e doğru fırlattı. Steve birini bile yakalayamadı, hepsi masaya veya yere düştüler.

“Bu da kötü bir reklam” dedi Lee.

Bu gösteriyi ilk kez görüyordum, o yüzden çok eğlendim. Oldukça da ikna ediciydi. İnsanlara odaklanacakları ne kadar çok şey verirseniz, o kadar azını hatırlarlar. Lee insanları iMac’e bakmaları için ikna etmek istiyorsak en önemli ve çekici özelliğini en cazip şekilde sunmamız gerektiğini düşünüyordu.

Steve hemen yelkenleri suya indirip bir daha kararlarımızı sorgulamamaya yemin falan etmedi tabii. Ama anlatmak istediğimiz şeyi anladı. Lee’nin gösterisi tartışmayı da eğlenceli hale getirdi ve sonunda istediğimiz oldu. Odadan çıktığımızda Steve’in istediğinden çok daha basit bir reklam için onay almıştık.

Kaynak: Ken Segall, O Kadar Basit Ki, Türkçesi: Mirel Benveniste, Mediacat Kitapları