Sarı mı, Kırmızı mı?

Çukurova Holding’de çalıştığım 15 yılı aşkın sürede “işime karışıldığı” durum çok nadir olmuştur. O da doğrudan kendi işimle ilgili olmayan veya önemsiz konulara dairdir.

Örneğin, şirkette kullanılacak arabaların ille de Station Renault olması, “sarı” renge boyanması ve her iki kenarında “Caterpillar” yazması gerekiyordu. Ben bu kurala karşı çıkıp, “kırmızı” bir Station Renault almıştım. Yeni arabamız, çalışma günleri yedek parçaların taşınmasına veya servise giden elemana tahsis ediliyordu. Hafta sonraları da arabayı “özel işlerim” için ben kullanıyordum. Kısacası o benim “makam otomobilim”di. Ancak çok geçmeden diğer şirketlerden homurtular yükselmeye başlayacaktı.

Holding’in Personel ve İdari İşler Müdürü Rahmetli Faik Bey, arabanın “sarıya boyatılması” konusunda birkaç kez beni uyardıysa da kulak asmadım.

Bir süre sonra Mehmet Bey de aynı “uyarıyı” yaptı, yine pek üzerime alınmadım.

Mehmet Bey bir gün beni odasına çağırdı. İçeri girince beni alıp camın kenarına götürdü ve aşağıdaki park yerini gösterdi. İnanılır gibi değildi. Bir tabelacı arabama “Caterpillar” amblemini yazıyordu. Çok sinirlenmiştim. Mehmet Bey’e sordum:

“Neden? Ben şirketin yetkili Genel Müdür’ü değil miyim?”

Mehmet Bey önce:

“Ben patron olduğum için benim söylediklerim daha geçerlidir.” dediyse de…

Sonra, düzeltti:

“Bu açıklama şakaydı. Ama gerçek şu ki, benim Genel Müdür olduğum şirket, seninkinden daha büyük. Bu durumda benim sözüm geçer.”

Hiç vazgeçer miyim? Sordum:

“Peki benim şirketimin cirosu, sizin şirketinizin cirosunu geçerse?”

“O zaman arabanı tekrar ‘kırmızı’ya boyatırsın, ancak sadece ciroda değil ‘kârlılıkta’ da geçmen gerek.”

“Mutabıkım. Ancak o zaman sizin arabalar da ‘kırmızıya’ boyanacak.”

Mehmet Bey kabul etti.

“Bunu yazalım, imzalayalım,” dedim.

İşte bu teklifim pek aklına yatmadı. Sonra bir orta yol bulduk. Mehmet Bey’in sekreteri Zuhal Hanım’ı içeriye çağırıp, mutabakatımızı anlattık ve onun “şahit” olmasını istedik. Zuhal Hanım hislerini pek belli etmedi:

“Evet şahidim.” demekle yetindi.

Odadan çıkarken şaşkınlıkla karışık bir tebessüm vardı yüzünde.

O tarihte, bir başka şirketin Çukurova İthalatı geçmesi hayal bile edilemezdi. Onlar çok başarılı ve dev bir şirket, biz ise yeni yeni palazlanan mütevazı bir dış ticaret kuruluşuyduk.

Ancak zaman “hayallerimizin lehinde” ilerleyecekti. Beş yıl sonra, gerçekten de hem ciroda hem de kârlılıkta Çukurova İthalat’ı geçmiştik.

Belki Mehmet Bey’in şirketinin bütün arabaları kırmızıya boyanmadı ama, benim üzerimde “Caterpillar” yazısı olmayan pırıl pırıl bir Mercedes’im olmuştu. Üstelik rengi de sarı değildi.

Kaynak: Mehmet Emin Karagülle, 70 Cent Uğruna: İhracat Şampiyonlarının Gerçek Öyküsü, İnkılâp Kitabevi, 2004.