Tesadüf mü, Şans mı?

Babam Donald Trump, bu noktaları çok güzel açıklayan bir hikâye anlatır. Gayrimenkul piyasasının can çekiştiği ve bankaların verdikleri kredilerini geri almanın yollarını aradığı 1991 yılında bir gece babam, Manhattan, Waldorf-Astoria’da bir bankacının toplantısına katılmak için program yapmış. Başka gecelerde olsa, hiç sorgulamadan bu toplantılara katılırmış ama o gece aşırı sıkıntılı bir iş gününün ardından kendisini inanılmaz yorgun hissediyormuş. Şafak vaktinden beri ayaktaymış ve bu etkinliğe katılmasam da olur diye düşünmüş. Eve gitmiş ve gecenin hazırlıklarını yapmaya başlamış ama sonra dinlenip enerjisini toplayınca daha iyi düşünmüş. Hızlıca smokinini giymiş, yola çıkmış ve tam yemek vaktinde Waldorf’a varmış. Böyle etkinliklerin başlarında yer alan kokteyl saatinin çoğunu kaçırmış ama en azından sonuna doğru da olsa yakalamış olduğundan dolayı mutluymuş.

Yemek sırasında onu, kendisiyle konuşmaya hiç istekli görünmeyen birinin yanına oturtmuşlar. Bazen böyle şeyler olur, ama babam her zaman akşam yemeklerinde oldukça iyi bir arkadaş olmuştur. Etkileyicidir, komiktir ve zekidir. Babam on beş dakika kadar sabrettikten sonra yanındaki adama dönmüş ve ikisi konuşmaya başlamışlar. İşte tam o anda babam adamın, verdikleri krediyi geri almak için sürekli arayan bankacılardan biri olduğunu fark etmiş. Babamın o adama milyonlarca dolar borcu varmış! Binden fazla kişiyle dolu olan salonda, babamı kendisine yardım edebilecek pozisyonda olan tek kişinin yanına oturtmuşlar!

O noktaya kadar gayet iyi anlaşmışlar ve sonra bankacı demiş ki: “Donald, aslında sen kötü bir adam değilsin. Yarın ofisime gel ve şu işi halledelim.”

Kesinlikle hepsi bu. Akşam yemeğinde elde ettikleri o kısa fırsatı değerlendirmişler ve borcun şartlarını yeniden görüşmenin bir yolunu bulmuşlar.

Notlar yazın. Telefonla arayın. Toplantılara, konferanslara, etkinliklere, partilere katılın.

Her ne olursa olsun, fazladan çaba sarf edin. Çünkü sonuçta ne olacağını asla bilemezsiniz.

Kaynak: Ivanka Trump, The Trump Card