Tirit ve Girit

Girit adası, iki padişah döneminde yirmi dört yıl içinde defalarca kuşatılmıştır. Sultan İbrahim, uğruna yüz otuz bin şehit verdiğimiz Girit’in mutlaka alınması için ısrar eder. Ama hiçbir girişimden sonuç alınamaz. Seneler seneleri kovalar. Sıra çocuk yaşta tahta geçen Sultan Avcı Mehmet’in olmuştur ama bir türlü alınamayan ada Girit ismini duymaya onun da tahammülü kalmaz ve “Girit’i almadan kim gelirse ve kim bana Girit’ten bahsederse boynu vurula!” diye ferman verir.

Aradan tam yirmi dört sene geçer ve bir gün Fazıl Ahmed Paşa tarafından Girit alınır. Ancak bu haberi padişaha kimse söylemeye cesaret edemez. Sonunda saray aşçısı çok güzel bir yemek hazırlayarak sultanın huzuruna çıkar ve yemeği kendi elleri ile ikram eder.

Padişaha bu yemek ilk defa sunulduğundan “Bu yemeğin ismi nedir?” diye sorar. Aşçı “Sultanım bu yemeğin ismi: Tepside tirit, alındı Girit.” der. Bu olay üzerine aşçı sultan tarafından ödüllendirilirken, tirit de böylece özel günlerin yemeği olarak sofralarda yerini alır.

Kaynak: Cuma Vural, Osmanlı’dan Hikâyeler, Panama Yayıncılık, Mayıs 2013.