Yapay Zekâ, Teknoloji ve Geleceğimiz

Bir eğitim insanı olarak zekâ türleri ile uzun yıllardır ilgileniyorum. Zekâ türleri, psikoloji, algı, iletişim ve farkındalık konularında çalışmalar yaptım. Sonu olmayan bir ummana benzeyen zekâ konusunun sadece eğitimde değil, hemen her alanda önem taşıdığını düşünüyorum.

Uzun yıllardır Intelligence Quotient yani IQ kavramı (kişilerarası karşılaştırma yapabilmeye olanak sağlayan işleyiş skoru) tüm dünyada iş yaşamının merkezinde yer aldı. Ardından büyük ekonomik krizlerin ve global problemlerin yüksek IQ’lar ile yönetilemediği anlaşıldı. IQ’su yüksek insanlar krizleri engelleyemediler. Zamanla insan zekâsı bir bütün olarak ele alınmaya çalışıldı. EQ (Duygusal Zekâ) ve SQ (Sosyal Zekâ) kavramları ile IQ’yı destekleyici zekâlar kavramsallaştırıldı. Hatta CQ (Yaratıcı Zekâ) kavramı ile birbirinden bağımsızmış gibi anlamlandırılan zekâ türleri birbiri ile bütünleştirilmeye çalışıldı. Bu, insan zekâsının IQ’dan ibaret olmadığını sezen bilim için önemli bir adımdı.

Bundan 6 sene önce Türkiye’de ilk defa SQ kavramını geniş katılımlı bir zirve etkinliğinde ortaya attım. SQ, Spiritual Quotient, yani Ruhsal Zekâ katsayısı anlamına geliyordu. Sosyal Zekâ (SQ) ile karıştırılmaması için ortasına bir de P harfi iliştiriyor ve SPQ diyorum. Ortaya kavram atmanın çok da zor olmadığı bir çağda yaşamanın kolaylığı ile SPQ kavramı hemen kabul gördü ve çoğu eğitmen ve uzmanca P harfi silinerek salt SQ olarak sık sık birçok eğitimde ve kitap çalışmasında kaynak belirtilmeden kullanılır oldu. Nedeni ise çok basitti, SPQ kavramı oldukça ilgi çekici, yeni ve taze bir fikirdi ancak bu fikrin gerçek anlamını çoğu insan bilmiyordu ve bilmek için de yeterince emek harcanmadı. Bu, ilgili uzman ve eğitmenlerin SPQ kapasitelerinin yeterli olmadığını da ispatlıyordu.

Ruhsal Zekâ Katsayısı ruhsal zekâsı açığa çıkmamış uzmanlarca kullanıldı ve gerçek anlamı idrak edilemeden eskitildi. Yurt dışında bu kavramdan daha eski yıllarda da bahsediliyordu ve fikir kâşiflerinin uzlaştığı ortak paydalar olsa da genellikle bizim bahsettiğimiz Ruhsal Zekâ kavramı ile temel noktalarda ayrışıyordu. Bence bu çok doğaldı çünkü ruhun tarifi üzerinde bile insanlık henüz uzlaşamadı.

Bu yazımda ise çok daha farklı bir kavramdan, ruhu olmayan ama birçok zekâ türünü kendi bünyesinde senkronize ederek ciddi bir kalibrasyona ulaşan bir zekâdan bahsedeceğim: Yapay Zekâ…

İnsanlık ilk defa insan tarafından tasarlanan, ancak doğası insandan esinlenerek ortaya konsa bile ilk defa insanı bu denli iyi bir şekilde modelleyebilen bir zekâ biçimi tasarladı ve bunu hayata geçirdi.

Peki nedir Yapay Zekâ?

Yapay zekâ insan eli ile yapılan makinelere ve robotlara yüklenen, doğal biçimde değil, yapay bir şekilde geliştirilen sayısal bir akıl tasarımıdır. Yapay zekâyı kullanan teknolojileri en basit şekilde kısaca şu şekilde de tarif edebiliriz: Sorun çözme ve öğrenme gibi insanların diğer insanlar ile bağdaştırdığı kavramsal özellikleri taşıyan akıllı makineler.

Yapay Zekâ ilk kez 1956 yılında akademik bir disiplin olarak ortaya çıktı. Yapay Zekâ’ya ilgi büyüktü ancak uzunca bir süre öncelik kazanamadı ve fonlama eksikliği sebebiyle başlarda yeterince ilgi görülemedi. Bu süreç yapay zekâ kışı olarak tanımlandı. Ancak hiçbir mevsim kalıcı değildir ve bir süre sonra Yapay Zekâ konusu yeniden gündeme geldi. Günümüzde ise Yapay Zekâ teknoloji alanında bir ufuk çizgisi olarak görülüyor ve tüm dünyada bu konuda büyük paralar harcanıyor.

Yapay zekâ hakkında gerçekleştirilen teknoloji çalışmaları; akıl yürütme, bilgi, planlama, öğrenme, doğal dil işleme, algı ve nesneleri elle işleme ve hareket ettirme gibi konuları kapsamaktadır. Yapay zekâ alanı bilgisayar bilimi, matematik, psikoloji, dil bilimi, felsefe ve nöroloji gibi birçok alandan faydalanmaktadır.

Yapay Zekâ konusu günümüzde tartışılmaktadır ve de tartışılmaya devam edecektir. Ancak Türkiye olarak ilgili konuda geç olmadan çalışmalar başlatmanın, Yapay Zekâ alanında yatırım yapmanın, bilimsel araştırmalar gerçekleştirmenin önemi ülkemizin geleceği için de büyük önem taşımaktadır. Yapay Zekâ bir trend değil, teknolojinin doğal seyrinde gelişen ve zamanla daha da gelişecek olan bir teknolojik sahadır. Bu sahada başarılı olan ülkeler eğitimde, sanayide, teknolojide ve diğer çoğu alanda güçlenmeye devam edeceklerdir.

Tüm zekâ türleri insan kaynaklıdır ve yine insanoğlu tarafından keşfedilmeyi beklemektedir. Bu keşif serüveninde yerini alanlar geleceği şimdiden yakalayanlar olacaklar.

Yazar: Emrah Altuntecim