Yazı Tura

1995 yılında, çok uluslu Amerikan kökenli bir firma ile yapılan pazarlıklar on iki ay sürmüştü. Her iki taraf da artık pazarlığın sona ermesini istiyordu. Bütün sorunlar çözülmüştü. Ancak, arada bir milyon dolarlık bir fiyat farkı kalmıştı.

Toplam bedel içinde, bir milyon dolar çok önemli bir rakam teşkil etmiyordu. Ancak ne de olsa bir milyon dolar yine de bir milyon dolardı. Bu nedenle pazarlık uzayıp gidiyordu. Yaklaşık iki saat süren pazarlık sonunda, her iki taraf da yumuşamıştı. Ancak bir türlü kimin dediğinden dönüp taviz vermesi gerektiğine karar verilemiyordu. Her iki taraf da bu fedakârlığı diğerinden bekliyordu.

En sonunda Amerikalı şirketin başkanının aklına bir çözüm yolu geldi. Oturduğu yerden ayağa kalktı. Bize dönüp “Yazı tura atmayı teklif ediyorum! Yazı gelirse biz kazanırız, tura gelirse siz!” dedi.

Şaşırmıştık. Amerikan başkanının yaptığı teklif işi bitirmek için çok uygun bir yöntemdi. Öneriyi kabul ettik. Bir milyon dolar için yazı tura atıldı. “Tura” geldi. Biz kazandık. Pazarlık sona erdi. Hepimiz on iki ayın pazarlık stresini, kahkahalar ile bu olay ile unuttuk.

Üç sene sonra, kocaman projeyi sonuçlandırmak maksadıyla bir milyon dolar için yazı tura atıldığını düşündükçe hâlâ kendimi tutamayıp gülüyorum. Pazarlık süresince vermeyi düşündüğünüz tavizleri çok güç bir şekilde verdiğinizi karşı tarafa hissettirmek önemli bir pazarlık taktiği diye düşünüyorum.

(Anlatan: Mehmet Başer)

Kaynak: Bülent Şenver, Kulağınıza Küpe Olsun, Dünya Yayınları, 4. Baskı, Mart 2002.