Yönetici Asistanı

Ne zaman bir yönetici asistanıyla çatışma durumuna girsem, kaybeden hep ben olurum. Mary Abdo’nun bana öğrettiği gibi, yönetici asistanı daima kazanır.
Mary, Pat Loconto’nun yani Deloitte firmasının CEO’sunun asistanıydı. Pat emekli oldu ama Mary hâlâ aynı işi yürütüyor sanırım. Başlarda iyi geçiniyorduk. Bir keresinde Pat ve Mary ile birlikte yemek yiyorduk. Mary’nin masadan erken kalkması gerekti. Onunla birlikte dışarı çıktım. Mary bir taksiye atlayıp gitti. Ertesi gün, bize böyle güzel bir akşam organize ettiği için telefon açıp teşekkür ettim.
Anladığım kadarıyla, bu tür toplantıları organize etmesinden dolayı Mary’ye pek kimse teşekkür etmiyordu. Aramamdan çok mutlu oldu. Ertesi sabah Pat’e beni çok sevdiğinden söz etmiş.
Mary yerinde duramayan bir insandı, enerji ve eğlence doluydu. Harika hikâyeleri vardı. Deloitte firmasındaki ilk zamanlarımda Pat’i aradığımda onunla mutlaka birkaç dakika sohbet ederdik. “Mary, çok matrak birisin. Seninle konuşmaya bayılıyorum” derdim. Geçmişe dönüp baktığımda Mary ile aramın bu kadar iyi olmasının Pat ile bu kadar yakın olmamla doğrudan bağlantısı olduğunu görebiliyorum. Pat ile ilişkim, iş hayatımdaki en önemli ilişkilerden biriydi.
Gel gelelim, Mary ile aramızdaki güzel arkadaşlık değişmeye başladı. Pazarlamadan sorumlu genel müdür yardımcılığına yeni getirildiğim dönemdi. Benim de özel bir idari asistanım vardı. Adına isterseniz Jennifer diyelim. Bir asistanda olmasını istediğim her şey Jennifer’da vardı. Akıllı, düzenli, becerikli. Çok da iyi geçiniyorduk. Tek sorun, Mary ile aralarının hiç mi hiç iyi olmamasıydı.
Mary, bizim bölümdeki bütün yönetici asistanlarının şefiydi. Kısa süre Jennifer ile Mary arasında sürtüşmeler baş gösterdi. Jennifer kesinlikle taviz vermiyordu. Ben ise eninde sonunda bir uzlaşma noktası bulacaklarını düşünüyordum. Yapıcı ve destekleyici olmaya çalıştım. Jennifer’ın yakınmaları ve kaygıları bana akla yakın geliyordu. Fakat olayın sadece bir tarafına kulak veriyordum. Jennifer’ı Mary ile ilişkisiyle ilgili olarak daha fazla çaba sarf etmesi için teşvik ediyordum. Sonunda, yine başka bir çekişmenin tam ortasına çekildiğim bir gün, Mary’ye Jennifer ile iyi geçinmek konusunda biraz daha çaba gösterip gösteremeyeceğini sordum.
Sormaz olaydım. Pat’in ajandasında kendime bir yer bulmam aniden zorlaşıvermişti. Şirket içi bürokrasiyi baypas etmek daha önce çok basit bir işken şimdi neredeyse imkânsızlaşmıştı. Harcamalarım kılı kırk yararcasına incelenir olmuştu. Jennifer’ın üzerindeki baskı da son raddeye varmıştı ve bu durum onu daha da geçimsiz biri yapıyordu. Canıma tak etmişti. Pat’in ofisine gidip Mary’ye açık açık “Artık buna bir son vermelisiniz” dedim. Mary’nin bundan sonraki durumu, öncekini mumla aratacaktı. Ofiste hayat kâbustan beter bir hâl aldı.
Sonunda Pat beni kenara çekip şunları söyledi: “Keith, bu olanlarda çok hatalı davrandın. Bu saçmalıklar yüzünden hayatım zorlaştı. Mary, asistanından dert yanıp duruyor ve ben artık bunlarla uğraşmak istemiyorum. Ayrıca sen çok aptalca hareket ediyorsun. Mary, seni çok sever, sayar. Kendine de bana da bir güzellik yap. Ne yap yap, Mary ile aranı düzelt. Unutma ki burayı çekip çeviren Mary’dir.”
Kişisel olarak ben de Mary’yi öteden beri sever, kendisine değer verirdim. Ama şimdi Mary gibi bir asistanın nasıl muazzam bir güç sahibi olabileceğini de öğrenmiştim. Günlerden bir gün, Mary’nin Pat’e sadık olduğu kadar bana sadık olan Jennifer istifa etmek istediğini söyledi. Son derece lütufkâr bir hareketti bu. Kendisi açısından da huzuru yakalaması yolunda doğru bir adımdı. Jennifer’ın yeni bir iş bulmasında ona yardımcı olacağıma söz verdim. Çok kısa zamanda yeni işine başladı.
Yeni asistanımı işe alacağım zaman iki şey yaptım. İlki, Mary’den adayları görmesini ve onlara puan vermesini istedim. En beğendiği asistanı işe aldım. Yeni asistanıma Mary’nin dediği her şeyi yapmasını söyledim. Mary ile barışmamız fazla zaman almadı. Pat haklıydı. Mary beni gerçekten sevip sayıyordu. Onun rolünü daha iyi kavramam lazımdı. Pat’a ulaşmam tekrar kolaylaşmıştı. Bundan sonra hepimiz mutlu mesut yaşadık.

Kaynak: Keith Ferrazzi, Asla Yalnız Yeme, Türkçesi: Levent Göktem, MediaCat Kitapları