Ankara’da çalışırken, bir gün, sabah erken saatlerde siyah pardösülü yaşlı bir bey, fesini eline almış, saygılı bir vaziyette odamın kapısında belirdi. Kılık kıyafeti ve çekingen hâli ile maddi yardım isteyecek gibi duruyordu.
“Buyurun.” diyerek içeri kabul ettim.
“Bir şey sormak istiyorum.” dedi.
Yaşlılığına hürmeten oturması için yer gösterdim ve “Çay içer misiniz?” diye sordum. Kabul anlamında başını salladı. Çay içerken bankamız hakkında genel şeyler sordu.
Cevaplarım sonunda, “Bir miktar para yatırabilir miyim?” deyince, herhâlde küçük bir tutar yatırır, diye düşündüm; randevum olduğu için de acele ediyordum; ilgilenmesi için şef arkadaşı çağırdım.
Ayağa kalkarak, “Sizinle Mehmet Bey ilgilenecek.” deyince, odamdan çıkmasını istediğimi zannederek, bozulur gibi oldu. Tekrar oturdum ve ilgilenmek adına fesini neden çıkardığını sordum. Verdiği cevap ilginçti:
“Burası devlet dairesi sayılır. Siz bilmezsiniz, biz eskiden devlet dairelerine çekinerek giderdik.”
Sohbetimiz onu rahatlatmış olacak ki, “Sadede gelelim.” diyerek pardösüsünün iliklerini açtı ve ceplerinden deste deste Alman markı çıkarıp masanın üstüne koymaya başladı. Şefle birlikte hayretler içinde kaldık. Pardösü, ceket derken, insanın üzerinde taşınması zor olacak kadar büyük bir tutarda Alman markını masanın üzerine dizdi. Hesap açtık. Tahmin ettiğiniz gibi, ilgim kahve ikram ederek devam etti! Bir ara kalkacak gibi oldu, sonra yine oturdu.
“Müdür Bey, eğer yanıma bir kişi verirseniz, bu cüzdandaki parayı … bankasından çekip buraya getiririm.” deyince, hesap cüzdanına baktım, hayretler içinde kaldım. Hesabında, getirdiği paradan daha fazlası vardı. Yardımcı olması için yetkili bir arkadaşı görevlendirdim. Birkaç saat sonra parayı getirdiler, hesap açtık.
Ayrılırken “Müdür Bey, bak ne diyeceğim; buraya gelmeden önce iki bankaya gittim; birinde müdürü sordum, ‘Henüz gelmedi’ dediler. Düşündüm, ‘Sabah erken dükkânını açmayan esnaftan fayda gelmez.’ dedim ve diğerine gittim. Müdür Bey’i sordum, gelmişti; ‘Hah’ dedim, ‘İşimi görebilirim.’ Görüşmek isteyince ‘Randevun var mı?’ diye sordular, ‘Yok’ dedim; ama ‘Para yatıracağım’ deyince, güvenlikçi beni gişelere yönlendirdi. O zaman kendi kendime, ‘Ben burada rahat edemem.’ dedim.”
Durdu ve ekledi:
“Eğer sen de çıksaydın, ben de hesap açmadan çıkacaktım.”
Kaynak: Müşterinin Kalbine Yolculuk, Osman Çelebi, Hayat Yayın Grubu.