Durun hemen başlığı görünce mesaiye kalması istenen memur gibi huzursuzlanmayın. Çünkü bu yazıda konu salt çok çalışma ile ilgili değil. İşte bu aşamada hazır havalar ısınmaya başlamışken, yaz ayları geliyorken nereden çıktı bu çok çalışma ve çok proje yapma konusu diye düşünebilirsiniz.
Genelde yılın ilk çeyreği, üç ayı bittikten sonra firmalarda gelen finansal raporlar ile birlikte “Acaba neyi eksik yapıyoruz veya iyiyiz ama nasıl daha iyi olabiliriz” kapsamında patron ve yöneticiler arasında sorgulamalar başlar. Bazı firmalar başarılı olmayı bazen “Şu kadar yıldır faaliz veya sektörün şu veya bu ölçekteki en büyüğüyüz, en çok satışı biz yapıyoruz, en fazla tesis ve çalışan bizde” yaklaşımı ile ifade ederler. Oysa başarı çoğu zaman etkin, verimli ve eğer sürdürülebilir ise anlamlıdır. Başarı sanıldığı, hayal edildiği gibi kolay elde edilemez. Eğer pek önemli bir şeyler yapmadan dahi başarılı olduğunuzu düşünüyorsanız, bulunduğunuz sektöre, oyunculara, rekabete, düzen ve kurallara bakın.
Eğitime, insan kaynağına yatırım yapılmadan başarmak mümkün değil
Çeşitli etkinliklerde özellikle yaz aylarında projelere ve eğitimlere ağırlık verin denildiğinde ne yazık ki “İyi olur. Zaten eğitim şart” falan gibi konuşulurken yapılanlar bunun tersini ortaya koymakta. Oysa yaz ayları israf edilecek kadar boş ve sadece tatil ayları değil.
Konunun bu kadar yalın görülmediği sektörler ve firmalar da var. Özellikle önceden planlanmış işler, kamuya özel yapılan çalışmalar ve günü kurtarmak adına, biraz da esen rüzgârlara göre açılan yelkenlere göre doğal olarak bazı firmalar ve kişiler için bu yazı abesle iştigal kapsamında dahi düşünülebilir. Oysa derdimiz üzüm yemek ve bağcı ile sorunumuz yok. Buna sadece danışman yaklaşımı da denebilir. Aslında yazının bu hali bugünlerde bir holdinge ait bir firma ile yaptığım telefon sohbetine dayanıyor. İşin aslı konu sadece onlarla da sınırlı değil çünkü başka bir holding de önümüzdeki aylar için (yaz dönemi) planlanan bir çalışmamız yok demişti. Başka bir firma ise Haziran itibarı ile yıllık eğitim çalışmalarını tamamladıklarını söylemişti ki bunu Şubat ayında yapan da vardı. Tam bu aşamada, “İyi de yaz dönemi çalışanlarımız bile artık sıkıldığı için kim eğitim alacak, kim proje yapacak, zaten müşteri de yaz döneminde salt promosyon bekliyor, yönetimler de bu dönemi ikna edilirlerse reklam ile kapatmayı düşünüyorlar, Eylül veya Ekim ayında falan sezonu açarız ve duruma bakarız, bizim firmada da durum bu.” diyorsanız söylenecek bir şey kalmıyor. Ne yazık ki neredeyse her yıl yaz aylarına özel eylemsizlik planı devreye girer.
Ne yazık ki eğitim ve insan kaynağının en fazla etkilendiği kriz ve durgunluk dönemleridir. Oysa bu dönemler aslında hazırlık, strateji belirleme ve bunu uygulama zamanıdır. Belki de en önemlisi her yönü ile yatırım yapma dönemleridir bu dönemler. Eğer hiç kimsenin bir şey yapmadığını düşünerek zamanınızı harcarsanız, merak etmeyin böyle dönemlerde çok çalışanlar sizinle arayı iyiden iyiye açarlar. Sonuçta da kriz ve durgunluk dönemi biterken nasıl oldu bu iş diye düşünürsünüz.
Konuyu eğitim, üretim ve satışlar odağında özetleyecek olursak; kriz ve durgunluk dönemlerinde büyümenin anahtarları vardır. Bunlar kısaca; “Ar-Ge, İnovasyon, Yatırım (insan kaynakları başta olmak üzere tüm kaynaklara), İşbirlikleri, Satın almalar, Teknoloji kullanımının artması tercihen de teknolojinin üretilmesi” olarak sıralanabilir. Bu konularla ilgili sadece sektörünüze değil, Türkiye ve Dünya örneklerine de bakmanızı öneririm.
Bu aşamada “Niçin bunları yapalım?” diye sormayacağınızdan eminim. Çünkü Ar-Ge bütçelerini artıran, inovasyon ve yatırıma odaklanan, teknolojiyi kullanan ve özellikle teknoloji üreten firmalar ve ülkelerin nasıl açık ara öne çıktıklarını, ekonomik kazançlarını artırdıklarını gördüğünüz düşüncesindeyim. Tüm raporlar, konferanslar, gazete ve TV haber ve programlarında uzmanların neler anlattıklarını, hangi örnekleri verdiklerini lütfen iyi takip edin. Bunu yaparak kendiniz ve firmanız için geleceğe yatırım yapmış olursunuz. Böylece daha başarılı olursunuz. Bu bilgilere günümüzde özellikle konferans, kongre, eğitim ve seminerlerden yararlanarak daha hızlı ulaşabilirsiniz. Bunu yapınca da çalışma yöntemlerinizi önce sorgular, sonra iyileştirirsiniz. Çünkü sadece çok değil, etkin ve verimli çalışmalıyız. İşimizi büyütmek, daha iyi yapmak, daha çok kazanmak, rakiplerden geride kalmamak ve kalıcı olmak için sürekli proje üretmeli ve çok çalışmalıyız. Sakın ha, vurdumduymazlık yapmayalım, kendimizi dev aynasında görmeyelim, rakipleri küçümsemeyelim, teknolojiyi takip etmeyip bir de kullanmama, kaynaklarımızı hoyratça harcama vb. hataları yapmayalım ve ümitsizlik sarmalına düşmeyelim.
Son olarak bahaneleri bir tarafa bırakarak özetle; çok proje yapmaya, etkin ve verimli çalışmaya odaklanmanızı öneririm. Böylece siz ve firmanız daha başarılı olacaksınız, bizler de yani direkt veya dolaylı müşterileriniz de daha iyi ürün veya hizmet alacağız. Ekonomimiz canlanacak ve sonuçta tümümüz bundan çeşitli şekillerde yararlanacağız. Bu konuda hepimiz üzerimize düşeni yaparsak hep beraber başarırız.
Yazar: Abdullah Bozgeyik