Yıl 1973… Sivas Caddesi’nde, şehir merkezine 6 kilometre mesafede 43 bin metrekarelik bir arsa aldım. Buraya geniş bir fabrika binası yaptırıp işimi oraya taşımak istiyordum. Şehir merkezindeki yerimize artık sığamıyorduk. Üstelik kasa ve kamyon sesleri komşularımızı rahatsız ediyordu. Taşınmak artık zaruret haline gelmişti. Arsayı aldım ama babam ve çocuklar pek memnun olmamıştı. “Bir sürü paramızı bağladın, şehre uzak yer aldın, kimse yok oralarda, biz ne yapacağız?” diye beni ciddi şekilde sıkıştırıyorlardı. Hâlbuki benim aldığım yerden daha ileride, içlerinde Atlas Halı Fabrikasının da bulunduğu birçok fabrika vardı. Kimsenin sözüne aldırmadım. Üstelik yeri 2-3 yıl vadeye bağlayıp çok az peşinat vererek almıştım. Zaten o tarihte şehirden uzak, tarla niteliğindeki yerlere kimsenin baktığı yoktu.
Daha önce de 125 bin lira verip aldığım, 4.375 metrekarelik arsaya çok itiraz etmişlerdi. Beni çok sıkıştırdıkları için bu konuda da masum bir mizansen düşündüm. Bizimkilerin tanımadığı bir adam ayarladım. Adam sabun fabrikası kuracağım, diyecek ve benim aldığım fiyattan fazlasını teklif edecekti. Evvela 400 fazla verecek, ben razı olmayınca 600 ve daha fazlasını teklif edecekti. Tabii ben asla satmayacağım, adam da gerçekten almayacak. Amacım bizimkilerin nabzını yoklamak. İleride 43 dönümlük arsamda inşaata başlayacağım için inşaata da itiraz etmelerinin önüne geçmek istiyordum. Aslına bakarsanız bunlara hiç gerek yoktu, işin yegâne sahibi ve patronu bendim. Yine de ailemin onayını almak benim usul ve yapıma daha uygundu. Aileyi topladım, “Madem itiraz ediyorsunuz, arsayı satacağım. Bir adam talip ve istediğim parayı verirse iş olur.” dedim.
“Tabii canım ne lüzumu var, satalım gitsin.” dediler.
Adama haber verdim. Babam da kalp spazmından sonra işe ara sıra geliyordu. 5-10 dakika oturuyor, sonra camiye veya Turan oteline, arkadaşı Ahmet Turan’a gidiyordu. Babama, “Sen de bulun, pazarlıkta yanımda ol.” dedim.
Taksitle 125 bin liraya aldığım 4.375 metrekarelik arsa için adamla pazarlığa başladım. Adam 200, 300 derken 400 bine çıktı. Ben, “Hayır arkadaş, 700 bin lira verirsen olur.” dedim.
Adam da, “En son 600 bin lira veriyorum, başka yok.” dedi.
Bir de baktım ki, babam ve çocuklar camekânın arkasından, ellerini havaya kaldırmışlar, “Yok, yok…” diye işaret ediyorlar. Hemen yazıhaneden dışarı çıktım.
“Ne diyorsunuz?” dedim.
Üçü de, “Hayır de! Alınmış mal satılır mı?” dediler.
“Allah Allah, hani çok kızıyordunuz, kafamı patlattınız. Şimdi de hayır mı diyorsunuz?” deyince de, “Olur mu öyle şey! Alınmış mal satılmaz, biz razı değiliz.” dediler.
Ben de “Pekâlâ” dedim, içimden bu işi de hallettik diye çok sevindim.
Kaynak: Yılmaz Öztaşkın, Hayallerim, Prensiplerim ve Yaşadıklarım, Elma Yayınevi, 2. Baskı, Şubat 2019.