Her ne kadar liderlik teorilerinin bazıları, liderliğin doğuştan geldiğini söylese de, stilimizi belirleyebiliriz. Yönetim tarzımızı seçmek en önemli kararlarımızdan biridir. Bugün, biz dâhil tüm çalışanlar “pozitif yönetilen” işyerlerinde olmayı tercih ediyor. İşimizi keyifli hale getirmek, tutkuyla çalışmak, bağlanmak, güçlü yönlerimizin farkına varmak, işimizde yapıcı olmak ve engellerden güçlenerek çıkmak Pozitif Yönetim’in alt başlıkları.
İşe Eğlence Katmak: Liderler çalışma ortamlarını eğlenceli hale getirirlerse, çalışanların güveni, yaratıcılığı ve iletişimi belirgin ölçüde iyileşiyor. Bu da daha düşük bir işten ayrılma oranına, daha yüksek morale ve finansal açıdan güçlü bir dip toplama ulaşmalarını sağlıyor.
• Ödüller bireysel başarıları kutlar, ama eğlence toplu bir olaydır. Şirketteki herkes içindir, herkesin sorumluluğundadır. (Southwest Havayolları İK Direktörlüğü)
• Gülerken kalp atışı hızlanıyor, derin nefes alınıyor ve bedende gerginliği, ağrıyı azaltan endorfin salgılanıyor. Kortizol ve adrenalin gibi stres hormonlarının seviyesi düşüyor.
• Eğer bir insan, her zaman ciddi olmaya çalışırsa ve kendine keyif ve rahatlama için zaman ayırmazsa o kişi hiç farkına varmadan delirebilir veya dengesizleşebilir. (Heredot)
• Eğlence, enerji ve motivasyon kaynağıdır. Eğlenerek çalışanlar, daha yaratıcı olurlar, daha az stres yaşarlar, başkalarıyla daha iyi geçinirler, müşteriye daha iyi hizmet verirler, daha az devamsızlık yaparlar, işyerlerine daha sadık olurlar, daha uzun saatler yoğun olarak çalışabilirler.
• İşyerinde keyifli ortam yaratmak için iyi niyetli birkaç motivasyon aktivitesi yeterli değil. Bu, yeni bir kültür yaratmayı gerektiriyor. Şirketteki havayı değiştirecek, ortamı yumuşatacak, çalışanların işinden zevk almasını destekleyecek olan kişiler yine çalışanların kendisi. Yöneticilerin göreviyse onlara rahatlama imkânını sağlamak, onları gerekli gereksiz engellememek ve yönlendirmek.
• Geleneksel olarak, işle eğlence karıştırılmamalıdır, diye düşünülür. İşinizi veya birlikte çalıştığınız insanları sevmek zorunda değilsiniz, denir. Hepsinin yanlış olduğunu söylüyoruz.
• Şirketin ve iş yaşamının etik kurallarına uygun olduğu sürece beklenmedik etkinlikler, kutlamalar; kıt kaynaklarla ama sevgiyle hazırlanmış bir sürpriz; el emeği göz nuru süslemeler, kartlar daha makbul. İşyerini çalışanların rahat edeceği, yaratıcı, huzurlu olabilecekleri, eğlenerek üretebilecekleri bir yer haline getirmek hem çok önemli hem de kolay.
• Kıyafet kurallarını, çalışma saatlerini esnetmek; dinlenme odalarının, yemekhanelerin, çalışma masalarının düzenini çalışanlara bırakmak; işlerin içine oyunlar, yarışmalar katmak; email, bülten, kapalı devre ses düzeni vb. şirketler arası spor karşılaşmalarında oluşturulan takımlarla kurumu temsil etmek veya güvenlik görevlisinden genel müdüre kadar herkesin unvanının eşitlendiği gönüllü çalışmalarda bulunmak, iş dışı hedefler için birleşmeye iyi birer örnek.
• Yönetimin görevi, çalışanlarının içindeki enerjiyi ortaya çıkaracak platformu kurmak ve desteklemektir. Bu kültürü yaşayacak ve yaşatacak olanlar da çalışanlardır.
• Eğitimlere eğlence katmak, öğrenme ve öğretme amaçlı keyifli alternatif yollar bulmak şart. Bugünlerde de “outdoor” (açık hava eğitimleri), şirketlerin ve eğitim danışmanlarının sınıf içi pasif eğitim programlarına alternatif olarak bulduğu çıkar yolların en önde gelenlerinden. Yoğun iş trafiğinde çalışanlara bir mola aldırmak için de önemli bir araç oluyor aynı zamanda. Ormanda oynanan oyunlar, teknede geçirilen günler, hatta ıssız bir adada hafta sonu…
• Çok sıradan fikirler, büyük fırsatlara dönüşebilir. Birçok şirkette şatafatlı personel geceleri, o gecelerde dağıtılan altın uçlu kalemler, gümüş plaketler o kadar sıradan, motivasyon icabı ve “mış gibi” yapılıyor ki zaten işe yaramıyor. Basit, hatta maddi değeri olmayan ödüller, içine biraz yaratıcılık katılıp manevi değerlerle paketlenirse unutulmaz deneyimler haline gelebilir.
• Baştan sona çalışanların organize ettiği etkinlikler daha etkili oluyor, insan kaynakları yöneticilerinin düzenlediklerine kıyasla. Çünkü o zaman çalışanlar, işe akıllarını, yüreklerini, hatta bilek güçlerini dâhil ediyorlar. Tam anlamıyla sorumluluk alıyorlar.
• Aileleri de dâhil edin. Onlar da işin parçası. Hem de en önemli. Çok çalıştığınızda evdekilerin zamanından çalıyorsunuz. Evdeki huzur işi etkiliyor. Evdekiler işinizle gurur duyuyorlar. İşinizi merak ediyorlar. O halde neden onlara da yönelik programlar düşünülmesin?
• Başarılı bir çalışan etkinliğinin ipuçları: Yöneticiler veya otorite neresiyse orası sürekli karışmasın. Büyük resmi, bütçeyi, hedefi paylaşsın; sonra organizasyon ekibini rahat bıraksın. Çalışanlar sorumluluk alsın. Kendileri planlasın ve uygulasın. Yöneticiler de eşit biçimde katılsın. Sadece oturduğu yerden seyretmesin. Aileler de (eşler, çocuklar vb.) sürece bir ucundan dâhil edilsin. Etkinlik zamana yayılsın. Duyurusu, hazırlıkları, sonrasındaki konuşmaları ile etkisinin uzun sürmesi sağlansın. İşin sonunda emeği geçenler takdir edilsin.
• Gönüllülük programlarının başarısı için gerekenler: Üst düzey yönetim desteğinin olması, Amaç ve hedeflerin belirlenmesi, Şirket içi destek alınması, Koordinasyon ekibinin kurulması, Çalışanların programı sahiplenmesinin sağlanması, Gönüllülerin ödüllendirilmesi, Kurum içine ve dışına yönelik duyuru ve bilgilendirmelerin planlanıp sıkça yapılması, Toplum ve şirket ihtiyaçlarının karşılanması, Başlangıçta yönetilmesi, algılanması ve hedefe ulaşılması kolay, nispeten küçük bir proje seçilmesi, Sürdürebilirlik için değerlendirme yapılması.
İş Yaşamında Pozitif Değişim: 1. Atandıkları değil, en iyi oldukları alanda çalışmalarına izin verilen kişiler, bir buçuk kat daha fazla üretken oluyorlar. 2. Güçlü yönleri takdir edilen çalışanların kuruma bağlılıkları ve katkıları, eksik tarafları eleştirilenlerden daha fazla. 3. Bazı elemanlarının eksiklerini kapatmak, onları çalışmaya zorlamak yerine, ekibindeki en iyi performans gösteren çalışanlarıyla omuz omuza olmaya yönelen yöneticiler takımın verimliliklerini katlıyor. 4. İnsanların iyi oldukları, doğru yaptıkları şeyleri tespit edip onlar üzerine yatırım yapmak, eksikliklerini tamamlamaya, yanlışlarını düzeltmeye çalışmaktan daha iyi sonuçlar veriyor.
• Çalışanlar arkalarını kollamak yerine, güçlü taraflarını parlatabilmeli, coşkuyla çalışabilmeli. Öğrencilerin “okulu kırmak”, personelin “kaytarmak”, müşterilerin “aldatmak” eğiliminde olduklarına dayanan sistemler kurmayalım. Bu engeller biz çocukken, öğrenciyken, çalışırken karşımıza çıkıyor. Çevremizdekilerin kurduğu sistemler içine hapsoluyor, bir süre sonra belki de bu sınırları kalınlaştıranlar arasına karışıyoruz.
• Olumlu ve yapıcı bir tutum içinde olan insanlar, güçlü yönlerine odaklanır ve pozitif enerjileriyle iyi performans gösterebilirler.
• “Mümkün değil”, “Zamanım yok”, “Beceremezler”, “Torpilim yok”, “Yapamam”, “Bizde olmaz”, “İzin vermezler”, “Bütçe çıkmaz” gibi cümleler dökülüyor mu ağzınızdan? Hemen vazgeçin.
Çalışan Bağlılığı ve Pozitif Yönetim: Maalesef çoğu insan kaynakları uzmanı, insan kaynakları içindeki “insan”ı unutup masalara, kodlara, kriterlere, puanlara, KPI’lara (Key Performance Indicator), ücret bantlarına, görev tanımlarına, kendilerini hukuki olarak koruyacak çalışma kuralları kitapçıklarına gömülüyor.
• İşyerinde her alışveriş enerjiyi etkiler. Arada bir yapılan moral geceleri, yılda bir kez değerlendirilen performans, ayın elemanı seçimleri, sürprizmiş gibi yapılan ama geleneksel hatta standart doğum günü pastası kesme törenleri gibi “yasak savma” etkinlikleri, çalışanları ateşlemek, köpürtmek ve motive etmek için yeterli değil. Çalışanımıza, iş arkadaşımıza, yöneticimize, müşterimize her dokunduğumuz an bir fırsat aynı zamanda. Olumlu iz bırakmak, ilişkinize yatırım yapmak için bir fırsat.
İşyerinde Sevgi, Ruh, Vicdan: En iyi prim sistemini, en doğru ücret araştırmasını, en teknolojik kurumsal karneyi, en yararlı eğitim metodunu, en “öz hakiki” personel seçme testini bulup uyarlayan insan kaynakları departmanlarının gerçekten başarılı olması, yeni gerçekleri göz ardı etmemelerine bağlı. Şirketine ve yönetim takımına maneviyatı yüceltmek konusunda yaratıcı ve pratik destek verebilen, manevi zekâsı yüksek İK’cılar fark yaratacak.
İyimserlik: İyimser olmak, kendimizi iyimser olmaya yönlendirmek, iyimser kişilerle çalışmak, kötümser olanları dönüştürmek önümüzdeki dönemde en fazla öne çıkan insan yönetimi konularından biri olacak. İyimserlik, başarı getiriyor.
Bir Yönetim Aracı Olarak Kullandığımız Dil: Bir kurum ya da kişi problemlerine odaklanıp kendini bu yönde sorgularsa kendinde sürekli olarak problemler bulur. Kendi varlıklarını, değerlerini, olumlu yönlerini ararsa da bunları fark eder ve ileri götürür. İşte Olumlu / Kadrini Bilerek Sorgulama (Appreciative Inquiry | AI ) denen metot bunu temel alıyor.
• Kullanılan dil, iş performansını etkiliyor. Çalışan memnuniyeti anketlerinde, personeline “İyi yönlerimizi nasıl daha iyi hale getirebiliriz?” çerçevesinde sorular yönelten şirketlerde pozitif enerji artarak yayılıyor. Sadece sorularda değil, duyuru ve talimatlarda da dili olumluya çevirmek sonucu çok değiştiriyor.
İçimizdeki Sesin Kariyere Karşı Savaşı: İçimizi dinleyelim, düşünelim. Yaptığımız işte anlam, heyecan bulamıyorsak çözüm hemen değiştirmek değildir. Tam tersine, hepimizin asıl sorumluluğu işimize anlam katacak ekstra çabayı göstermek, işimizi yeni sorumluluklarla zenginleştirmek, topluma yararlı olacak minik ayrıntılar katmak; tutkuyla çalışmayı becerebilmek için düşünmek, güç sarf etmektir. Günün sonunda “Ben bugün şu değeri kattım” diyerek uyuyabilmek gerekir. Değer katmıyorsak da uykumuz kaçmalıdır!
İş-Yaşam Dengesi Efsanesi: İş ve özel hayatı dengelemek de kariyer planlama, kendini geliştirme, empati yapma terimleri gibi, popüler sözlü ve yazılı tartışmalara, “light” seminerlere, yaşam koçumsulara teslim olarak yanlış anlamlar kazanmış, gerçek önemini, itibarını başkalarının gözünde kaybetmeye başlamıştır.
İş ve özel yaşamı dengelemek için birinden vazgeçmek gerekmez. Bir alanda kazanmak, diğerinde kaybetmek demek değildir. Sadece birine odaklanmaya gerek yoktur. Her role eşit zaman ayırmak gerekmez. Ayrıca da hem özel hem de iş hayatında başarmak esastır.
Yazar: | İdil Türkmenoğlu |
Yayınevi: | Elma Yayınevi |