Gazne Sultanı Mahmûd bin Sebük Tigin, günlerden bir gün avlanmak üzere şehirden çıkar. Veziri el Kûfî ve birçok insan da onunla birliktedir. Kentlerini ellerinden aldıkları bir düşman topluluğu çıkar karşılarına. Veziri tanırlar ama sultanı tanımazlar. Vezirin ve onunla birlikte olanların çevresini sarıp onlara şöyle derler:
“Artık senin üzerinde bizim sözümüz geçer.”
Onu ölümle tehdit ederler. Vezir onlara yanıt verir:
“Ölümüm sizin hiçbir işinize yaramayacak. Sizin için önemli olan, kentlerinizi geri almak.”
Ona hak verirler. “Sultana bir ulak göndereceğim.” diye ekler. Yoldaşlarından birini göstererek ona emir verir:
“Git de sultana bu görüp işittiklerin hakkında bilgi ver.”
Anlatacaklarının doğruluğuna dair ona güvence veren bir işareti de ulağa belletir. Ulak uzaklaştığında, onu geri çağırmak üzere bir başka ulağı göndermeye niyetlenir. Ardından ona şöyle der:
“Becerikli birine benzemiyorsun.”
Bizzat sultanın şahsına doğru bir işaret yapar ve ona şöyle der:
“Hey sen, akıllı birine benziyorsun. Git de sultanı bul ve ona şunları söyle.”
Nasıl davranması gerektiğini anlatır ona. Gerçek sultan gruptan uzaklaşır. Vezir, sultanın artık güvencede olduğundan emin olduğunda, onun gerçek kimliğini açıklar düşmanlara. Az önce gönderdiği ulağın aslında sultanın ta kendisi olduğunu, onu ellerinden kaçırdıklarını haber verir. Ardından, karşılıklı görüşmeler başlar, ta ki kendisini de onların tehditlerinden kurtarana dek. Böylelikle sultan ve veziri bu badireden sağ salim kurtulurlar.
Kaynak: René R. Khawam, Hileler Kitabı (Arap Kültüründe Siyasi Stratejiler), Türkçesi: Menekşe Tokyay, Kırmızı Kedi Yayınevi, Ekim 2011.