Avrupa’da insanların ilkel topluluklar olarak yaşadığı Orta Çağ’da eski Yunan şehirleri de akıl almaz bir pislik içerisinde imiş. Sokaklar açık çöplük, evler bir ahırdan farksız, halk da yıkanma nedir bilmeyen kirli pasaklı insanlar…
Fatih Molla Gürani ile sohbet ederken söz Yunanlılardan açılıp da hocası birkaç defa “Yunan, Yunan…” diye tekrar edince hünkâr dayanamayıp onların pisliğinden kinaye olarak; “Hocam,” demiş. “Bunlar hiç yunmamışlardır. Onun için lütfen bunlara Yunan değil, yunmayan deyiniz.” (Yunmak, eski Türkçe’de yıkanmak demektir ki hâlâ Anadolu’nun bazı yörelerinde kullanılır.)
Osmanlı’dan ilk tokadı II. Murat ile yaptığı II. Kosova cenginde yiyen Macarların ünlü devlet adamı Hunyadi Yanoş (Jan Hunyad) Fatih’in Üçüncü Sırbistan Seferinde (1456) ağır yaralanmış ve bu yara ile çok geçmeden ölmüştür. Onun ölüm haberi Fatih’e ulaştığı anda, gülümseyerek yanındakilere şunları söyleyivermiştir:
“Jan’ın cehenneme gitmesi demek; canın cehenneme gitmesi demektir. Macar kavminde artık can kalmadı.”
Fatih, 25 ayrı devletle savaşmış, bunlardan 5’i İslam olmak üzere 17’sini ortadan kaldırarak devletinin sınırlarını 2 milyon 220 bin kilometrekareye ulaştırmıştı. Bir gün Molla Hüsrev bu durumdan sitayişle bahsedince, “Hocam,” der. “Gavurlar hükümdarlarına kıral diyorlar. Ben bunu, önce kır sonra al diye anlıyor ve önce ordularını kırıp sonra ülkelerini alıyorum. Sonunda hepsi kıralsız kalacaklar.”
Kaynak: İskender Pala, Kahve Molası, Kapı Yayınları, 16. Basım, Ekim 2015.