Melik Perviz’in, ordu kumandanı veziri Behram Çubin’e başlangıçta çok ihtimam gösterdiği, öyle ki kendisinden bir saat bile ayrı yaşamadığı, onu yanından hiç ayırmadığı rivayet olunur. Behram iyi bir binici ve savaşçıdır. Bir gün Melik Perviz’e, Herat ve Sarahs’ın vergilerinden, her biri ihtiyaç maddeleri ve mal ile yüklü, kırmızı tüylü 500 deve getirirler. Melik, mutfağının bolluk içinde olması için, bunları olduğu gibi Behram’ın sarayına götürmelerini emreder. Ertesi gün Melik’e, dün Behram’ın bu işten dolayı kölesine 20 değnek vurduğu haberini getirirler. Melik öfkelenerek, Behram Çubin’i huzuruna getirmelerini emreder. Behram gelince, silahhaneden 500 adet çeşitli kılıç getirtir.
“Ey Behram, bu kılıçların iyileri hangisi ise seç.” der. Behram 150 kadar kılıç seçer:
“Bunlar iyisidir.”
“Onların içinden en iyilerini ayır.”
Behram 10 tane kılıç seçerek, “Bunlar en iyileridir.” der.
“Onların en âlâlarını ayır.”
Behram o kılıçlardan iki tanesini işaret eder.
Melik, vezirine “Bu ikisini tek kına koy.” der.
“Ey Melik, iki kılıç tek kına girmez.”
“İşte bunun gibi, iki padişah da bir ülkede olmuyor.”
Behram o an, hata yaptığını anlayarak ayaklarına kapanıp af diler. Melik Perviz vezirine: “Yakınım olduğun ve üzerimde hizmet hakkın bulunduğu için seni atmak istemiyorum. Ancak senden vazgeçmemekle beraber, üzerimize düşen adalet ve padişahlık gereği Allah bizi yeryüzüne hâkim yaptığından, yalnız sen değil, her kim olursa olsun gerekeni doğru olarak emretmeliyiz. Eğer bundan sonra, tebaadan ve memurlardan birinde bir suç görülürse ve bizce bilinirse hiç kimseye zarar ulaşmaması için cezalandırılmasını emrederiz. Seni şimdilik affettim.” der.
Perviz, başkumandan olan Behram Çubin’e, padişahların nasıl olduğunu bilmesi, en ufak bir hatada bulunmaması için böyle söylemiştir.
Kaynak: Nizamülmülk, Siyasetnâme (Siyeru’l-mülûk), Türkçesi: Nurettin Bayburtlugil, Dergâh Yayınları, 8. Baskı, Ekim 2011.